"Enter"a basıp içeriğe geçin

Acı gerçekler: Bilimsel iletişim süreçlerinde bir fiske eşitlik için küçük tavsiyeler

Önceki yazılarımdan birinde yükseköğretimde batının hegemonyasını çalışan pek popüler batılı bir editörün/akademisyenin “Türkiye, İran, Pakistan ve Hindistan’dan gelen makaleleri daha masadan reddediyoruz, çünkü onlar yayın yapmayı bilmiyolla. Ama o kadar iyi insanlarız ki çok kibar ret mektupları gönderiyoruz” cümlesinin geçtiği bir ropörtajı paylaşmıştım. Bunun gibi bakış açıları sır değil. Bakmayın “adam haksız mı yani” ile cümleye başlayıp akademisyen gömen sıklıkla ununu elemiş eleğini asmış profesörlerimize.* Adam haksız. Türkiye’de işini çok iyi yapan akademisyenler de var. Herkesi aynı kefeye koyup ölçmeye çalışanlara inat varlar. Var olmaya çalışıyorlar. Bunca önyargıya ve etikete rağmen hem de.

Peki bu yazı ne için? Bilimsel iletişim çıktılarının yayınlanması sürecinde batılı ülkelerdeki editör ve hakemlerin özellikle de az gelişmiş ülkelere değil ama gelişmekte olan ülke sınıfına giren ülkelere karşı önyargılı oldukları sır değil. Az gelişmiş ülkeleri de çeşitlilik olsun diye seviyorlar zaten. Size bazı acı gerçekleri sunayım:

Böyle olaylar çok. Normalde tavsiyelerle ilgili düşüncelerimi biliyorsunuz ama bu noktada işleyebilecek bazı tavsiyeler var. Etik sıkıntısı olmadığı sürece bu eşitsiz ortamda bazı oyunlar sakıncalı olmayabilir. Peki onlar ne olabilir?

  • Bir çalışmanın başlığında (veya özetinde) çevre ülkelerin adı geçtiğinde masadan ret oranı yükseliyor. Çünkü editörler için ABD, Almanya veya İngiltere tüm dünyayı temsil ederken, Türkiye, Nijerya, Ukrayna, Polonya gibi ülkeler “ordaa bir köy var uzaktaa, o köy kimseyi ilgilendirmez”. O yüzden editörü aşıp hakeme gidebilmek için etkileyici bir başlık seçebilirsiniz. Bu sayede çalıştığınız ülkeye yönelik ön yargıyı biraz elimine edebilirsiniz. Bırakın hakem iki nokta üst üste sonrası “Turkey Case” önersin.
    • Ancak makaleniz gerçekten yerel/bölgesel bir konu ile ilgiliyse, Türkiye’de alanınızda çalışan insanlara yol gösterecek potansiyeli varsa o makaleyi İngilizce yazmayın zaten. Sonunda o makale Türkiye’de yayınlanan bir dergide 3 sene sonra İngilizce olarak yayınlanacağına, olması gereken zamanda doğru okuyucusuna ulaşabilsin. Bu konuda çok netim.
  • Her ne kadar tekel yayıncılar “yapay zekanın bilimsel iletişim çıktılarında kullanılmasını engelleyeceğğiiizzz” diye yırtınsa da engellemeyecekler. Makalelerinizin son okumasını ChatGPT’ye yaptırmakta sorun yok. Tek problem “şunu akademik İngilizce ile yeniden yaz” komutu verdiğinizde gerçekten yeniden yazıyor, çok ağdalı uzun cümleler kuruyor, bu da cümlenin anlamını değiştiriyor. Ben makaleyi tamamen yazıp bitirdikten sonra tek bir ChatGPT oturumunda “şu başlıklı bir makale yazdım. Sana paragraf paragraf göndereceğim. Yazının tonunu koruyarak gramer ve akademik ingilizce açısından kontrol eder misin” şeklinde veriyorum komutu. Yazının tonu benim yazı stilim çünkü. Kişisel yazma tarzınızı kaybetmeden proof yaptırmanız gayet mümkün. Yaptırın. Bu sayede “bu makaleyi anadili İngilizce olan biri görsün”, “anadili İngilizce olan birine okutun” gibi yorumlardan kurtulmuş oluyorsunuz.
    • Makalenin Türkiye’den gönderildiğini gören bir hakem makaleyi hiç okumadan raporunun ilk maddesine bunu yazabilir. Ortak yazarınız anadili İngilizce olan biri olsa bile yazabilir. Yani bu tavsiye her zaman geçerli olmayabilir, çünkü önyargı kötü kalpli bir abimiz :=) Şu aşağıdaki görsel geçen yıl STI konferansında yaptığım sunumdan. Her yerde gösteriyorum bunu.
Sunumun tamamı burada: http://www.zehrataskin.com/wp-content/uploads/2022/09/LanguageBias.pdf
  • Çalışmanızı göndereceğiniz dergiyi seçerken metinde en çok atıf yaptığınız dergiler arasından seçmeniz iyi olur. Çünkü bu o derginin ilgili konuyla ilgili çok makale yayınladığını ve doğru dergi olduğunu gösterir. Editöre de dergi kendine atıfı olsa da etki faktörünü yükseltebileceği mesajını verir. Dergi kendine atıfları etki faktörünü ciddi oranda etkileyen unsurlardan biri: https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S1751157721000924
    • Tabi buradaki varsayım iyi bir literatür taraması gerçekleştirmiş olmanız. Literatür taramasını yapay zekaya yaptırmayın, gözden kaçırdığınız çok şey olur. Kendiniz yapın. Gerçek bir literatür taraması olsun. Bu konuda yapılmış çeşitli çalışmalar vardır cümlesinin atıf yaptığı 23872490 kaynak doğru literatür taraması değil.
  • Daha önce yazdığım gibi yerel bölgesel konular uluslararası dergilerin ilgisini çok çekmiyor. Uluslararası karşılaştırmalar atıf alma potansiyeli yüksek yayınlar olduğu için çevre ülkelerden yayın kabul edeceklerse tercihleri sıklıkla bunlar oluyor. Ancak her alan buna uygun değil. Öte yandan derleme (review) ve yöntem ile ilgili değerlendirmeler sunan yayınların da atıf alma potansiyeli yüksek olduğundan dergiler tarafından sık tercih ediliyor. Çünkü etki faktörü kuzum. O yüzden doküman tipinin de yayının kabulünde önemli olduğunu unutmayın.
    • Derleme dediğimiz şey literatür taraması değil. WoS’tan metadata indirip sununca derleme yazmış olmuyorsunuz. Dolayısıyla doküman tipleri arasındaki ayrımı bilerek hareket etmenizi tavsiye ederim.

Dünya eşit bir yer olmadığı gibi akademi de eşit bir yer değil. Kapı tutucu sayısı sandığınızdan fazla. Sizin makalenizi kapsamına uygun olmadığı için reddeden Q1 dergisinde iki ay sonra merkez ülkeden birinin (belki editörün, isim yapmış birinin) aynı konuda makalesi yayınlanabilir. Bu gerçekleri bilerek hareket etmekte yarar var.

* Tüm akademisyenlerimizi aynı kefeye koyup gömenlerle uğraşmayı çok sevdiğimi beni uzun yıllardır takip edenler biliyor. Size küçük bir tavsiye, h-indeksi 10 olan biri “h-indeksi 10 üzeri olmayana kadro verilmesin” dediğinde adam haklı demeden önce biraz durun. Düşünün. Ben durup düşünmekten bir fiske ilerisini yapıyorum. Böyle diyen birine alanındaki ortanca h-indeksin 22 olduğunu yazmıştım mesela :=) Yapıyorum bazen böyle şeyler. Çünkü adının önünde profesör yazan herkesin araştırma değerlendirmesi uzmanı olması ve anlamını bilmediği ölçevler hakkında atıp tutması/politika önermesi bir fiske canımı sıkıyor. Yapman.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir