"Enter"a basıp içeriğe geçin

‘SCI-SSCI yayın yapmanın ipuçları’

‘Koşun koşun ne yazdım’ diyerek duyurduğum blog yazıma gelen azıcık mütevazılık gerektiği yönündeki tenkite inat, koşun koşun size bu yazıda SCI veya SSCI yayın yapmanın püf noktalarını anlatacağım. Hazır mısınız, başlıyoruz….

Öncelikle şahane olduğuna inandığımız bir anketi alıp jülyen doğruyoruz. Verev kesmeye çalışın, kesiminiz iyi olmazsa doğru sonuçlar vermeyebilir. SCI yayın yapmanın en temel püf noktası budur. Çünkü SCI-SSCI yeri geldiğinde bir dergi, yer geldiğinde bir editör, yeri geldiğinde bir kalite tutamacı, yeri geldiğinde de en birinç etkileşim malzemesi ise elbette anketi nasıl doğradığınız da önemlidir.

Neyse. Yeterince clickbait bir başlangıç yapıp sizi siteye çektiysem artık gerçekleri konuşma zamanıdır. Bu yazı SCI-SSCI yayın nasıl yapılır yazısı değil. Peki neden? Çünkü SCI-SSCI tarafından dizinlenen yayın yapmak ile herhangi bir yerde dizinlenmeyen bir yayın yapmak arasında bilimsel açıdan bir farklılık yok. SCI-SSCI bir dergi değil. O zaman doğru bilinen yanlışlarla başlayalım.

SCI-SSCI nedir? Peki ya AHCI, ESCI, Scopus…

Senee 1950’lerin sonu. Adı Eugene Garfield olan bir bey Institute of Scientific Information adlı bir enstitü kurar. ISI yani. Yıllar önce yok olan ama hala kalbimizde yaşadığı için pek çok akademisyenin hala ISI diye andığı o enstitü. Garfield bilimin ölçülmesi gerektiğine/ölçülebileceğine inanan bir abimiz. O dönem farklı yaklaşımlar var. Ancak bu abimiz karar vericilere kolayca erişilebilen somut sayılar sunduğu için o dönemden en karlı o çıkıyor. Önce temel bilim dergileri için Science Citation Index’i kuruyor. Yalnız SCI şimdi bildiğiniz gibi öyle internetten erişilebilen veri tabanı değil. 4 ciltlik bir danışma kaynağı (biz onları derslerde işledik hep, ah mazi). Neyse, Garfield diyor ki SCI hep temel bilimler için oldu, biz bir de sosyal bilimciler için bir dizin yapalım. Diyorlar yapma iki gözüm. Sosyal bilimlerin yayın/atıf potansiyeli/performansı temel bilimler gibi değil. Yok diyor yapacağım. Dükkan benim. Yapıyor da. Sonra 90’larda diyor hadi bir de sanat ve beşeri bilimler için yapalım. Diyorlar ağam gözünü seveyim sanat ölçülür mü, artık dur. Durmuyor. Yapıyor. E elimizde 3 çekirdek dizin oluyor SCI, SSCI ve AHCI.

Temelde bu indekslerde yapılan şey şu: Belirli dergi seçim kriterleri var. Bu kriterleri karşılayan dergiler (şurada bir yazım var kriterlerle ilgili) düzenli olarak indekslenmeye başlıyor. Aslında bu dizinlerin temel amaçları kütüphanelerin koleksiyon geliştirmesine yardımcı olmak (hangi dergileri koleksiyona katalım sorusuna cevap veriyor) ve literatür takibini kolaylaştırmak. Bu arada düzenli dediğim ilk başlarda basılı olduğu için yılda bir. Sonra CD-ROM versiyonu piyasaya çıkıyor. Sonra online veri tabanı versiyonu. Ancak marka ile ilgili problemler nedeniyle SCIE ve SCI gibi iki versiyon doğuyor. Sonra online ortamda SCI tamamen siliniyor ve SCIE ile yolumuza devam ediyoruz (onun hikayesi de burada: https://www.zehrataskin.com/index.php/2023/04/17/benim-scim-senin-sscini-dover-web-of-science-konu-kategorizasyonu-ve-disiplinlerarasi-esitsizlikler-uzerine/)

Bu arada çok duyduğunuz bir şey var: Web of Science. Eskiden Web of Knowledge da vardı. Peki ne bunlar? Bu dizinlerin yer aldığı veri tabanının adı WoS. Biological abstract, Derwent Innovation Index gibi şirket tarafından sunulan diğer dizinlerin hepsinin bir arada taranabildiği platforma da WoK deniyordu ama artık hepsine WoS diyorlar gördüğüm kadarıyla. O yüzden WoS başka şey, SCI-SSCI başka şey değil. SCI, SSCI ve AHCI üçlü koltuksa, koltuğun kılıfı WoS. Aklınızda öyle kalsın.

Sonra ne oluyor. Bu iş para getirmeye başlıyor. 1992’de ISI Thomson’a satılıyor. Üf nasıl bir tekel. İstediği dergiyi dizinliyor, koleksiyonu istediği gibi oluşturuyor. Çünkü tekel. Her ülkede müşterisi var. Gel zaman git zaman, yıl oluyor 2004, bir rakip süzülüyor uzaklardan: Scopus. Scopus da aynı işi yapan bir atıf dizini. Yani belirli kriterlere göre dergi indeksliyor ve sunuyor. Elsevier yayınevi Scopus ile tekeli hafif sarsıyor çünkü dizinlediği yerel/bölgesel dergi sayısı daha fazla. Sayısal değerlerde kendini yukarlarda görmekten hoşlanan ülkeler Scopus’a kayıyor. Bu duruma tutuşan WoS, bölgesel gelişme stratejisi ilan ediyor. Örneğin, o zamana kadar Türkiye’den dizinlenen dergi sayısı sadece 4 iken, bir anda 80’lere çıkıyor. Aaaa, Türkiye bilimde bir anda ilerleme kaydediyor, ne kadar çok SCI-SSCI yayın yapıyor, işte bunlar hep kalitemizi gösteren şeyler oluyor.

Bu arada şirket bir Thomson Reuters oluyor. Sonra Thomson oluyor. Sonra 2016’da Clarivate Analytics oluyor. En sonunda 2018’de Clarivate oluyor. Yapılan iş hep aynı, paranın konduğu cebin sahibi değişiyor.

Bu arada yerel bölgesel dergiler koleksiyondaki sayıları çarpıttığı için (çünkü İngilizce olmayan dergilerin hitap ettiği kitle daha dar, atıf potansiyelleri daha düşük, okuyucusu az) 2015’te ESCI’yi kuruyorlar. Alt ürünleri de yok değil: Örneğin InCites gibi analiz araçları. Rakipte de var çünkü: SciVal. Gördüğünüz gibi bu bir rekabet ve temel amaç para kazanmak. E kazanıyorlar da. Çünkü sayılar kıymetlimiss…

Hani nerede SCI/SSCI yayın yapmak?

Yukarıdaki yazı boyunca size hiç makalelerden bahsettim mi? Hayır. Çünkü bu veritabanları bilimsel dergilerde yayınlanan içeriğe ilişkin üst verileri (başlık, özet, yazar adı, atıf vs.) size sunan hizmetler. Ticari hizmetler. Aracı hizmetler. Yani SCI makale yazmak diye bir şey yok. SCI’da dizinlenen bir dergide makale yayınlamak var. Aslında temelde makale yazmak, ve hatta araştırma yapmak diye bir şey var. “SCI’da makale yayınlamak için yönteminizi doğru seçin” yanlış bir tavsiye yani. “İyi bir araştırma yapabilmek için yönteminizi doğru seçin” olmalı o tavsiye (tabi tam bir kişisel gelişim tavsiyesi oluyor o zaman :=)).

Neyse demem o ki WoS’ta dizinlenen dergiye göndereceğiniz makaleye özenin, diğerleri bir şeye benzemese de olur diyen tavsiyeleri dinlemeyin. Öyle şey olmaz.

Seminer teklifleri

Sık sık çeşitli YouTube ve diğer eğitim kanallarından teklif alıyorum “baya para veririz, yeter ki gelip SCI yayın yapmayı anlatın” diye. Daha olumlu cevap verdiğim olmadı. Olmaz. Bilimsel iletişim çıktısı üretmek dizine göre yapılacak şey değil. “Size SCI yayın yapmak imkansız gibi görünüyor olabilir, değil. Gelin nasıl yapıldığını anlatayım” diyenler ne dizinlerin yapısını biliyor, ne bilimsel iletişimi. Tek amaçları var: Etkileşim.

Bu tıpkı tek bir bilimsel araştırma yapmamış birinin sürekli araştırma nasıl yapılır tavsiyesi vermesine benziyor. Yemen guzum. Bilimsel araştırma öyle bir şey değil.

* Bu blog yazısının devamı gelecek, yazarken çok keyif aldım :=)

** Küçük bir düzeltme notu. Yazıda size rahmetli Garfield’ı gömüyormuşum gibi geldiyse yanlış gelmiştir. Kendisi çalıştığım alanın ortaya çıkmasına neden olan bir öncü. Öldüğü seneye kadar iyi işler yaptı. Sadece işe biraz eğlence katmak istedim yazarken 🙂

2 Yorum

  1. Oğuz
    Oğuz 6 Nisan 2024

    Zehra Hocam büyük keyif aldım okurken, “evet, evet, hmm.. zamanında bunu da doğru anlamışım” diye diye okuduğumu söyleyebilirim. Çünkü akademik çalışmalarınızın ve blog yazılarınızın bir dönem sıkı takipçisiydim 🙂 şu aralar pek vakit bulamasam da . Bu arada BAGEP ödülünüz için de tebrik ederim.

    • wordpress_ztcom
      wordpress_ztcom 6 Nisan 2024

      Çok teşekkürler <3

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir