"Enter"a basıp içeriğe geçin

Unvan, kadro, sınavlar, kutlamalar vesaire…

(kişisel tarihime not, 26.01.2023)

2021 yılı Ocak ayında Unvan başlıklı bir yazı yazmıştım. Reflektif’in panelinde Emre Erdoğan Hoca’dan duyduğum deyimle “Türkiye akademisinde doçent olabilir” belgesini aldıktan sonra (tabire bayıldım, her yerde kullanırım ben bunu) beni hayli etkileyen bir jüri raporu üzerine yazmıştım o yazıyı. İsterseniz önce onu okuyun, sonra bunu. İsterseniz ikisini birden okumayın. Zira bu yazı da tıpkı diğeri gibi kişisel tarihime not düşmek üzere kaleme alındı.

Vermekten inanılmaz keyif aldığım bilimsel iletişim derslerinin (doktora) ilk haftasına elimde tahta kalemi ile girip tahtaya bir çizgi çekerek başlıyorum genelde. Bir tarafına unvan, diğer tarafına ise kadro yazıyorum. Sonra kendi içinde bir sürü alt sınıf, her sınıfın geçiş kriterleri vs. Oldukça detaylı anlatıyorum derse tam olarak başlamadan önce. Çünkü bilim insanları arasındaki iletişim yöntemlerini öğrenmeye çalışan herkes önce mevcut yapıyı bilmeli. Çünkü tüm dünyada ve Türkiye’de bilimsel iletişimin temel sebebi bu çizgiler arasında bir yer kapmak bir süredir. Bilimsel iletişimi öğrenmek için temel tetikleyicileri bilmek gerek. Temel tetikleyici merak ya da toplumsal/bilimsel katkı olmuyor sıklıkla. Temel tetikleyici konum, unvan, kadro, ezilebilecek başlar vs.

Geçenlerde bol bol yayın yapmaları beklenen bir grup genç araştırmacı ile bu sistemi konuşurken doğru bildikleri bazı yanlışları fark ettim. Sebebi gerçeklik algılarının çalıştıkları üniversitelere veya birlikte çalıştıkları hocalara göre şekillenmiş olmasıydı. Bu da beklenen bir şey. Normalde unvan/kadro ayrımını bilmek için bilimsel iletişim dersine ihtiyaç yok. Ancak yine de anlatıyorum ki ne ile karşılaşacaklarını bilsinler. Tabi her üniversite birbirinden farklı. Kiminde doçent unvanını aldığınız gün kadronuz çıkıyor, kiminde kadro sorunu var. Kimi ÜAK kriterlerinin aynısını kullanıyor yükselmeler için, kiminin şartları çok farklı.

Öte yandan üç yıldan fazladır dikey hiyerarşinin olmadığı bir yerde (hiç mi yok sorusunun cevabı: Evet, hiç yok) araştırmacı olarak çalıştığımdan sanırım, yukarıdaki sistemdeki hiçbir aşamanın, besin zincirinin hiçbir noktasının, herhangi birinin akademik seviyesini belirlemek için kullanılamayacağını da düşünüyorum. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu derseniz aşağıdaki tweetimi gösterebilirim. Türkiye’de dikey hiyerarşiye karşıyım dediğiniz anda “zaten karşısın sen yae, sana istediğimiz gibi vurabiliriz” fikri doğduğundan uzunca süredir aşağıdaki ilke doğrultusunda hareket ediyorum. (Blog yazılarımda eski tweetlerimden alıntı yapmayı seviyorum. Tweetler kayboluyor -çünkü bazen kod denemeleri yapıyorum, blog yazıları kaybolmuyor).

Neyse. 26 Ocak 2023 başka bir milat oldu benim için. Ocak 2022’de bölüme döndüm. Kıvırcık saçlı güzel dostumun bunda etkisi/katkısı büyük. Ocak sonu kriter komisyonuna başvuruda bulundum, Temmuz ayında çıkan kadroya başvurdum. Ekim ayında şahane bir sözlü sınava girdim. Hacettepe Üniversitesi sözlü sınavı devam ettirmeye karar verdi çünkü. Doçentlik unvanı için başvurduğunuzda kurulan jürinin katıldığı bir sözlü sınavdan başarılı olmanız gerekiyor dosya değerlendirme sürecinin başlaması için -eski sistem. Çok güzel geri bildirimler aldım. O kadar güzeldi ki sınavdan sonra uzunca süre yanaklarım ağrımaya devam etti. Sonra dosya değerlendirme jürisi falan derken 26 Ocak tarihinde önce Dekan hoca, sonra Rektör hoca tarafından arandım tebrik için. Vuhu, söyledikleri şeyler çok hoşuma gitti. Takdir toplamak için çalışmıyoruz elbette ama yapılan işin göründüğünü/anlaşıldığını bilmek insana keyif vermiyor diyen yalan söyler.

Hehe :=)

Aynı gün tüm süreci benle beraber takip eden araştırma grubum ile ilk kutlamayı yaptık. Sonrasında uzaktan takip edip iç çektiğim uluslararası bir projeye katılmam için teklif geldi bir başka yerden. 26 Ocak hayli başka bir hal aldı benim için. Ocak ayı doğum günü ayım. Her sene Ocak ayında çok keyifli şeyler oluyor. Ay bitmeden bir de kar yağarsa tadından yenmez bir Ocak ayı geçmiş olacak.

Tavsiye vermekten pek haz etmem ama kendi tırnaklarınızla, hak ederek, sırtınızda kimsenin eli olmadan elde ettiğiniz her şeyi çok gürültülü kutlayın. Konfeti patlatmak şart değil.

XOXO.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir