"Enter"a basıp içeriğe geçin

Motivasyon nedir? Nasıl kazanılır, nasıl söner?

Geçen hafta Perşembe günü acil kodlu bir toplantı yaptık araştırma grubu ile. Çünkü gruptan biri şahane bir fon çağrısında son aşamaya geçti ve mülakata girecek. Mülakat öncesi provası yaptık. Sunum nasıl olmalı, jüri ne bekliyor olabilir, ne sorarlar, sunumda kısa cümleler mi olmalı yoksa alıntılar mı, son slayt nasıl olmalı, konuşurken nerede vurgu yapmalı vs. Üf. Fevkaladenin fevkinde bir provaydı ve çok şey öğrendim. Zaten SCRG’nin sihri bu. Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için. Projesi bitenin ayrılamayışının, araştırmacı olarak devam edişinin temel sebebi bu birlik. Bu öğrenme ortamı. Orası kocaman, korumalı bir sığınak.

Bu arada “hepimiz birimiz için” mottosu abartılı geldiyse şöyle söyleyeyim. Grubun rehberinde daha açılış sayfasında şöyle yazıyor “The strength of our group is our joint work”. Grubun çalışma stilini merak edenler şu blog yazıma bakabilirler.

Yukarıdaki ekran görüntüsünün bir ruhu var. Bir tek ben biliyorum ekran görüntüsü aldığımı ama herkes mutlu görünüyor. Kimse poz vermiş değil. Kimse bu resimde zorla durmuyor. Böyle bir görüntüyü almış olma sebebim biraz da bu. Karedeki insanlardan biri Peru’da, diğeri Arizona’da, ben Ankara’dayım, biri Varşova’da ve diğerleri evde, Miedzychodzka 5’te. Hangi enlem veya boylamda olduğun fark etmeksizin bu denli büyük bir sihri canlı tutabiliyor olmak inanılmaz. Bana her şeyin mümkün olduğunu hatırlatıyor her seferinde.

Neyse. Çok uzattım. Toplantı esnasında nasıl olup da her daim bu kadar enerjik ve yüksek motivasyona sahip olduğumu sordu Krystian. Mülakatta bu ruh haline ihtiyacı olduğunu söyledi. Bense öyle olduğumu düşünmüyorum bir süredir. İki yıl önce ERC’ye başvuran Zehra yüksek motivasyona sahipti. İki sene sonra tekrar başvuracağından ve bu kez 2 milyon euroluk proje bütçesini kazanacağından emindi. Gel gör ki ERC başvuru zamanının geçtiğini geçen kazananlar ilan edildiğinde fark ettim. Ülke içi akademideki motivasyonum bu. Her şeyin son derece yolunda gidiyor olmasına rağmen hem de. Bu “motivasyon” anahtar sözcüklü blog yazısını yazma sebebim de biraz bu. Motivasyonumuzu ne güçlü tutuyor veya nasıl sönüyor? Çin’de kanat çırpan bir kelebek nasıl oluyor da ABD’de fırtınaya sebep oluyor? Neden motivasyon kırma motivasyonuna sahip insanlarla çevriliyiz? Bunu anlamış olmamıza rağmen hala nasıl can sıkıp motivasyon düşürebiliyorlar? Bu insanlar neden böyle?

Bu insanlar neden böyle sorumun yönlendirdiği blog yazısındaki örneklerin çoğu gerçek hayattan alınma ve Türkiye’deki zehirli kültürün yansımaları. En mutlu/keyifli/başarılı anınızda can sıkmaya odaklı bir motivasyonu var bu kültürün. Çok can sıkıcı. Aslında çoğunlukla da utanç verici.

Misal bu hafta inanması hayli güç bir değerlendirme raporu gördüm. Gözlerim kızardı utançtan. Sinirden değil bak, utançtan. Başkası adına utanmak deyimi ne anlama gelir bilirsiniz. Tam olarak ondan oldu bana. Alan dışından birinin, tüm yayınları alanının çekirdek/otorite dergilerinde olan birine “gayretine rağmen alan dışında at koşturmak” fiili ile -oldukça üstencil bir dille- rapor yazdığını gördüm dün. Eleştirmeyi bilmiyoruz. Doğru sözcükleri kullanmayı bilmiyoruz. Tek yapmak istediğimiz şey karşı tarafa “yerini bil” mesajı vermek. Yerini bil. Haddini bil. Çünkü kültürümüzde had önemli. Haddini bilmek büyük erdem. En büyük erdem.

Erdem demişken bir süredir Büyük Erdemler Risalesini okuyorum. Kitabın daha başında nezaket erdemini şöyle tanımlıyor Comte-Sponville:

Büyük Erdemler Risalesi, s. 3

Hakaretamiz nezaket gösterileri karşılığında hep dalkavukça bir nezaket bekliyor. Dalkavuk olmayı reddettiğinizde sizi görmemek veya yaptıklarınızı tanımamak için büyük efor sarf ediyor. Çünkü tanırsa, gözünü açar da bakarsa kaybedeceğine inanmış bir çocuk var içinde. Çocukluk her zaman iyi değil.

Ülkede herkesin canı burnunda gibi hissediyorum nicedir. Bunda ekonomik krizin etkisi var tabi ki, hayat şartlarının zorlaşmasının da. Ancak en az onlar kadar her hareketi “nazikçe” eleştirilen bir topluluk olmamızın etkisi de var korkarım. Eleştirilmemek için eleştirmek, canının sıkılmaması için can sıkmak. Gücünün yettiğine vurmak, gücünün yetmediğine el pençe divan durmak. Kocaman bir aile gibiyiz. Kimsenin kimseyi sevmediği bir geniş aile. Böyle bir ortamda iç motivasyonu sağlam tutmak ne kadar mümkün sorusunun cevabı çok net.

Blog yazısını nasıl bitireyim bilemedim. Çünkü motivasyonum yoksjkf. Şaka bir tarafa bu yazıları yazdıran şey genellikle twitter’daki söylenmelerim oluyor. Bunu yazdıran şey de aşağıdaki tweetimdi. O camı nefes almak isteyen herkes için açık tutmak da görevimiz olsun :=)

https://twitter.com/zehrataskin/status/1618328782057926662
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir