"Enter"a basıp içeriğe geçin

Liste oluşturma hevesi ile dışarıda bıraktıklarımız

Son günlerde akademimizdeki liste oluşturma hevesine ilişkin çok fazla örnekle karşılaştım ve bu hevesle ilgili bir blog yazısı yazmam kaçınılmaz oldu. Dergi listesi olsun, onlarda yayın yapalım istiyoruz. İyi üniversitelerin listesi olsun, çocuklarımız oralarda okusunlar istiyoruz. İyi fonlayıcıların listesi olsun, onlardan fon alalım istiyoruz. Hatta bu da yetmiyor en iyisinden en kötüsüne sıralansınlar ve biz bu sıralamaya göre seçim/değerlendirme yapalım istiyoruz. Bu yaklaşım da mevcut sistemlerin ve politikaların doğru çalışmamasına neden oluyor.

Üniversite sıralama hevesi

Son günlerde çok maruz kaldığımız bir konu uluslararası üniversite sıralama sistemlerinde “iyi” olarak etiketlenmiş üniversitelerin iyi kabul edilip tüm yatırımların bu üniversitelere yapılması. Sıralama sistemlerinin sorunlarını çok yerde yazdık, konuştuk. Burada konunun biraz daha farklı bir boyutunu ele almak istiyorum.

Örneğin bugün YLSY programıyla yurtdışına gitmek isteyen bir öğrencinin seçebileceği okullar şu şekilde tanımlanıyor:

Vallahi de sıkça sorulan sorulardaki açıklama burada bitiyor. İnanmıyorsan aç bak: https://yyegm.meb.gov.tr/www/sss.php

TÜBİTAK fonlarında da benzer bir yaklaşım var.

https://www.tubitak.gov.tr/sites/default/files/2750/egitim_grubu_0.pdf

Bir süredir üniversitelerin akademik yükselme kriterlerinin yurtdışı deneyimi beklentilerinde de durum aynı. Örneğin aşağıda ODTÜ yükselme kriterlerindeki yurtdışı tecrübesi ile ilgili detay bilgi var.

https://pdb.metu.edu.tr/tr/system/files/formlar/akademikozluk/odtu_ayk.pdf

Listeler hazırlama ve bu listelere göre seçim yapma arzusu çok normal. Çünkü biliyoruz ki ülkemizde var olmayan üniversitelerden alınan derecelerle görev yapan araştırmacılar var (bkz. google haberler aç > Tırnak içinde “diploması sahte çıktı” yaz ve çıkan sonuçları incele). Ancak bu işin çözümü bir liste oluşturmak ve listeye dahil olmayanların dışarıda bırakılması ile sınırlandığında çok iyi araştırmalar yapabilecek araştırmacıları dışarıda bırakma riski de var. Halbuki ODTÜ kriterlerinde iyi bir yaklaşım da var: Kurum içinde onay. Yani akran değerlendirmesi. Ben Barcelona kıyılarına kafa dinlemeye gidip tatil yapıp dönebilirim. Oradaki üniversitelerden birinden aldığım bir mektupla kriter gerekliliklerini sağlayabilirim. Öbür tarafta Zimbabve’de su kuyularının verimliliğinin artırılması için iki yıl bilfiil kuyu başında çalışabilirim de. Tatilim kriter gerekliliklerini karşılarken, su kuyusu başındaki nöbetimin sistemde karşılığı yok. Çünkü üçüncü dünya ülkesindeki deneyim deneyim sayılmaz. Demem o ki yaptığımız işin değerlendirilmesi gerek.

Bu noktada akademikler ne amaçla yurtdışına gider bakalım.

Bu örnek benim yararlandığım fon programı olan ULAM’ın kabul ettiği aktiviteler. Fonlayıcı NAWA’nın buna ek eğitim ve diğer şeklinde iki kategorisi daha var.

Ev sahibi kuruluştaki ekiplerle birlikte, onların imkanlarını kullanarak kansere çare bulmak için de gidebilirsiniz. Nijerya’daki öğrencilere eğitim vermek için de. Doktora sonrası araştırmalarınızı sürdürmek için de mesela. Amacınız neyse gittiğiniz ülke de ona göre şekillenir. Bunun değerlendirme yolu da gittiğiniz ülkenin veya kurumun değil, gidiş amacınızın değerlendirilmesi.

Diyebilirsiniz ki kurum içinde yaptığımızı değerlendirecek kişiler değerlendirme yeteneklerine haiz mi veya önyargılar/kişisel çatışmalar sebebiyle sorunlu değerlendirmeler olabilir mi? E olur tabi ki, deli misin :=) Olmaz diyen çarpılır. E ne yapacağız dersen insan gücünü iyileştirmenin yolunu bulacağız kuzum. Başka çaresi yok.

Ha ama bu konunun konuşulmasından önce konuşmamız gereken çok başka konular da var. Ben bir örnek olarak duruyorum misal. Yurtdışında 2 yıllık araştırma projesi yaptığım için istifa ettim. Çünkü YÖK kanununda görevlendirmelerle ilgili boşluklar var. Bu sorunları gidermeden gidilecek üniversiteleri belirlemeye çalışmak abesle iştigal oluyor.

Dergi sıralama hevesi

Üniversitelerin dışında bir de dergi sıralama/sınıflama hevesimiz var. Q1/Q2’ye tapıyoruz. SCIE/SSCI aşkımız çünkü etki faktörü hesaplanabiliyor. Bunu yaparken WoS’un bile artık çok haz etmediği konu sınıflama sistemini (bunu atıflara dayanan yeni bir sınıflama geliştirmesinden anlıyoruz) ve öldürmek için gün saydığı etki faktörünü (birazdan açıklayacağım bunların ne olduğunu) kullandığımızı bilmiyor muyuz, bilmezden mi geliyoruz açıkçası anlayamıyorum ben artık.

Aşağıdaki şekli WoS’taki kütüphanecilik ve bilgibilim alanındaki dergileri sınıflamak için yaptım. Şekilden görüldüğü üzere Q1 ve Q2 dergilerinin çoğu sağlık ve yönetim dergileri. Yani bizim alanın dergileri değil. Onun dışında geleneksel kütüphanecilik dergilerinin neredeyse tamamı Q4. Disiplinlerin yayın yapabilecekleri dergi alternatifleri eşit değil, yıllık çıkan yayın sayısı eşit değil, aldıkları/alabilecekleri atıf sayıları eşit değil. Ancak biz eşitlermiş gibi poz kesip politika belirliyoruz.

https://link.springer.com/article/10.1007/s11192-020-03800-2/figures/4

Biz belirliyoruz ama çoğu politika bu yılın Temmuz ayında çöp olacak. Neden mi? İşte bundan.

https://clarivate.com/blog/clarivate-announces-changes-to-the-2023-journal-citation-reports-release/

2023 Temmuz’dan itibaren tüm indekslerin etki faktörü hesaplanacak. Yani ESCI ve AHCI dergileri de aynı havuza girecek. Öbür tarafta üç haneli etki faktörü de tek haneye düşüyor. Bu da aynı sırada onyüzmilyon dergi anlamına gelecek. Açıkçası bu değişimin getireceklerini büyük merakla takip ediyorum. Gözüm kulağım hakemin düdüğünde. Bekleyelim görelim.

Fonlayıcı belirleme hevesi

ODTÜ kriterlerini incelerken gözüme çarpan bir diğer konu da belirlenmiş fonlayıcılar. Korkutucu geldi bu bana. Örneğin, mühendislik fakültesindeki yükselmelerde kullanılabilecek fon sağlayıcılar aşağıdaki gibi. Fon sağlayıcıları böyle sınırlamak çok tehlikeli. Örneğin, benim bildiğim kimya alanında çalışan kadın araştırmacılar için önemli fon sağlayıcılardan biri Loreal. Ancak listede adı yok. Listelemenin sorunu tam olarak bu. Dünya üzerinde zilyon çeşit fonlayıcı var. Araştırmalar için fona ihtiyaç var. Ancak biz fonlayıcıları bu şekilde sınırlarsak araştırma projelerini de kısıtlıyoruz anlamına gelir bu. Zaten araştırma fonlarının dağıtılmasındaki eşitsizlikler bilinirken bu gibi listeler mevcut eşitsizliklerin derinleşmesine sebep olacaktır diye düşünüyorum.

https://pdb.metu.edu.tr/tr/system/files/formlar/akademikozluk/odtu_ayk.pdf

E ne yapacağız?

Büyük üniversitelerin aldığı tüm kararların ve hayata geçirdiği tüm uygulamaların genele yayılma potansiyelini biliyoruz. Görüyor ve yaşıyoruz. O yüzden bu gibi kararların uygulamaya geçirmeden önce her yönüyle değerlendirilmesi şart.

Ha bir de araştırma değerlendirmesi bir araştırma alanı. Büyük kararların ne getirip ne götürebileceğini konunun uzmanlarına her zaman sorabilirsiniz. Sormasanız da söyleyebilirler gerçi. Çünkü çeneleri pek düşük. XOXO.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir