"Enter"a basıp içeriğe geçin

Liste oluşturma hevesiyle aynı kefeye koyduklarımız

Geçen gün gördüğüm lüzum üzerine liste oluşturma hevesiyle dışarıda bıraktıklarımızı yazmıştım. Bugün de gördüğüm lüzum üzerine aynı kefeye koyduklarımızdan bahsetmek istiyorum. Tek/birkaç örnek üzerinden yapılan toplu değerlendirmeler ve bu örnek kullanılarak kural koyma hevesi ile alınan kararların yarattığı gündeme değineceğim biraz.

Bugün tüm akademik Twitter akışım MDPI için bir yağmacı yayın listesinin aldığı karardan bahsediyor. Zaten Çin de bir süredir MDPI dergilerini yağmacı sayıyor. Yani MDPI üzerine inanılmaz bir tartışma var. Bu yazıyı da MDPI tartışmaları üzerine yazdım. Siz ana metni okumaya başlamadan önce uyarayım. Pek çok erkek fen bilimci meslektaşım yine “çok bilmiş” olduğumu ve bir konunun uzmanlık alanım olmasının o konu hakkında her şeyi otomatik olarak bilemeyeceğimi düşünerek göz belerterek okuyacak ama olsun. Sayfamın adı zehrataskin.com :=) Yani bu sitedeki görüşler Zehra Taşkın’a ve onun çok bilmiş zihnine aittir. Ayrıca her şeyi bilme iddiam yok. Eskiden -öğrenciyken mesela- vardı. Artık yok. Öyle bir şeyin mümkün olmadığını bilecek kadar yaşlandım.

Neyse hızla konuya dönüş yapıyorum. Bu yazıda grafik falan çıkardım. Çok hazırlıklıyım. Çok özendim. Hadi başlayalım.

MDPI tehdit mi? Tehditse kimin için?

Daha önce MDPI yayınevinin yağmacı faaliyetleri hakkında şu blog yazısı için yaptığım twitter akışında MDPI ile ilgili Avrupa’da büyük tartışmalar olduğunu, çünkü makale işlem ücretlerinin araştırma fonlarından karşılandığını ve MDPI yayınevinin bu sayede inanılmaz bir ciroya ulaştığını yazmıştım. Hatta “iyi ki bizde açık erişim destekleri o kadar yaygın değil” demiştim. Bu çıkarımın kanıtı aşağıda. Görev yaptığım iki ülkeyi baz alarak Web of Science’da MDPI yayınevince basılmış yayınların bir grafiğini çıkardım. Yıllara göre artış iki ülke için de geçerli. Ancak Polonya’nın artış hızının şok edici olmasının temel sebebi APC’lerin karşılanıyor oluşu. Bu da MDPI’ı tüm Avrupa’da sorgulanabilir yaptı. Çünkü MDPI araştırma fonları için tehdit oluşturuyor.

Şekil 1. Türkiye ve Polonya’nın MDPI dergilerinde yayın sayılarının yıllar içindeki dağılımı (Kaynak Web of Science, sorgu tarihi 12.03.2023)
Şekil 2. Türkiye ve Polonya’nın tüm yayınları içinde MDPI yayınlarının yeri (%) – Sorgu tarihi 12.03.2023

Bu açıdan bakınca Avrupalı fonlayıcıların şüphe içinde olması beklenen bir durum. MDPI yayınevini tartışırken “Ben bile MDPI’da yayın yaptım, o zaman iyidir. Sorgulanamaz” veya “Ben kötü olduğunu bilerek MDPI’da yayın yapmadım, o zaman vuralım gitsin” şeklindeki anektodal savunmalardan/sorgulardansa daha kanıtlı gerçeklerden hareket edelim isterim. Bu blog yazısının temel amacı da tam olarak o.

Sustainability

MDPI’ın üzerinde en çok tartışılan dergisi Sustainability. Her yıl çılgınlar gibi makale yayınlıyor (bkz. Şekil 3). Makale işlem ücreti 2400 CHF (Buraya çılgın atan emoji gelecek çünkü TL karşılığı 50.000 civarı bugün). Peki alanının en iyi dergisi mi? Cevap “hangi alanın?” :=) Sustainability dergisinde her konuda makale yayınlanıyor. Sık sık kötü metodolojiye sahip bibliyometrik makaleler yayınlanıyor (bkz: Methodological shortcomings of bibliometric papers published in the journal Sustainability (2019-2020)) Bu paraları kim veriyor, nasıl veriyor, neden veriyor gibi bir sürü konu sebebiyle bugün MDPI’ın yağmacı olup olmadığını tartışıyoruz zaten. Ancak o tartışmalarda tüm MDPI dergilerini aynı kefeye koyduğumuzda bir sürü riskli politikaya önayak olmuş oluyoruz. Yağmacı yayıncılıkla ilgili tüm makalelerimizde anlatmaya çalıştığımız şey bu. Liste oluşturarak yağmacı yayıncılık önlenemez. Arka kapı her zaman bulunur.

Şekil 3. Sustainability dergisinin yayın sayısının yıllar içindeki değişimi (Kaynak: Web of Science, sorgu tarihi: 12.03.2023)

Dernek yayınları ve konferans bildirileri

MDPI veya diğer ticari yayınevlerinin en sık yaptığı şeylerden biri dernek yayınlarını satın alıp sürdürmek veya derneklere yayın desteği vermek. Nature’da yayınlanan bir makaleye göre dernekler üç şekilde yayın yapıyor: 1) Dernek tek başına ve kendi imkanlarıyla yayınlar, 2) Dernek yayını çıkarır ama yayınlamak için bir yayıncı ile anlaşır, 3) Derginin sahibi ticari yayınevidir ama editör ekibi dernekler tarafından belirlenir. Yani bir sürü yöntemi var bu işin. Bu yıl ISSI 2023‘te sunacağımız bildiride ticari yayınevleri tarafından satın alınan/yayınlanan üniversite ve dernek yayınları ile ilgili çok çarpıcı sonuçlar var. Üniversite ve dernek yayınları ticari yayınevlerinin her daim merceğinde çünkü profesyonel iş yapıyorlar, atıf potansiyelleri yüksek, geçmiş imajları parlak. Bu yolla hem prestij hem de sürdürülebilirlik sağlıyorlar. MDPI’da da bu gibi dergilerden var. Örneğin International Journal of Geo-information. Bu dergi yukarıdaki makalede bahsedilen ikinci grupta. Yani dergi MDPI ve dernek tarafından ortaklaşa çıkarılıyor. Böyle dergiler sebebi ile tüm MDPI dergilerinin aynı kefeye koyulması bu alanda çalışan akademisyenleri zan altında bırakabiliyor. Bu sebeple daha dikkatli davranmak gerek.

Öte yandan anektodal hikayelerdense daha genel çerçevede bakılmalı demiş olmama rağmen burada anektodal bir hikayeye yer vereceğim. 2020 yılında katılımcıların oylarıyla ICTeSSH konferansından en iyi ikinci bildiri ödülü aldık (bkz: Arts and Humanities and the others: Why can’t we measure arts and humanities). Konferans organizasyonu MDPI’ın information dergisi ile anlaşmış bildiri kitabı için. Bizim zaten APC ödeyecek fonumuz olmadığı ve olsa bile bir bildiri kitabında yayınlanacak ve tam metnini zaten kurumsal arşivlerde sakladığımız bir bildiri için harcamaya değmeyeceğini düşünüyorduk. Genişletilmiş tam metnin yayınlanmasına gerek yok, çünkü paramız yok dedik. Ancak ödülün kapsamının bedava yayın olduğunu öğrendik. Hakem süreci başladı. Sıkı bir hakem değerlendirmesi sürecinden geçtik ve makale Information dergisinde yayınlandı. Ancak biz teşekkür kısmına şunu yazdık:

Makalenin teşekkür bölümünde “para ödemedik” diye bağırtan kader utansın: https://www.mdpi.com/2078-2489/11/11/540/htm

Peki neden teşekkür kısmında bunu belirtme ihtiyacı hissettik? Çünkü yakın zamanda MDPI üzerinden yürüyecek bu tartışmaların başlayacağı belliydi. Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir meselesi. Peki ileride sorun yaratabileceğini tahmin ediyor olmamıza rağmen neden yayınladık? Çünkü hakem sürecinin işleyip işlemediğini, yayın pratiklerinin nasıl olduğunu görmemiz gerekiyordu. Gördük. Ancak “bir daha Information dergisinde yayın yapar mısın?” diye sorarsan yapmam. Param yok anlıyor musun, param yok :=) Şaka bir tarafa sanıyorum param olsa da yapmam ama bunun sebebi MDPI’ın yağmacı olduğunu düşünmem değil. Ulvi bir fikir olarak çıkan altın açık erişim sayesinde tüm yayıncıların birer yağmacı haline gelmiş olması ve benim bu değirmene artık su taşımak istemiyor olmam. Kıssadan hisse araştırma fonlarına erişimim olsa MDPI gibi yayınevlerini zengin etmeye kullanmam demek istiyorum.

Yağmacı kim? Sahiden kim?

Yukarıdaki fikrimi açayım biraz. Bana göre Plan S veya dönüştürücü anlaşmalar sayesinde APC garantisi alan yayınevlerinin makale işlem ücretlerini 6000’den 12000 Euro’ya çıkarması da yağmacı faaliyet, biraz fazla para ödeyip yayınını daha hızlı bastırabildiğin hızlandırılmış yayın seçeneği de yağmacı faaliyet. Yağmacı faaliyeti neye göre tanımlıyoruz? Bence araştırmacıların araştırma fonlarına göz koyan her türlü faaliyet yağmacı faaliyet. Listelerden bağımsız.

QSS’te geçen yayınlanan makalemizde yağmacı dergiler gerçekten değersiz mi sorusunu sormuştuk. Aslında yağmacı dergilerle ilgili yaptığımız son çalışmaların hepsinin alt metni o. “Yağmacı” ama nasıl. Konuyla ilgiliyseniz buyurun buradan:

https://direct.mit.edu/qss/article/doi/10.1162/qss_a_00242/114726/Are-papers-published-in-predatory-journals

Bu işin çok farklı boyutları var. Listeler oluşturmak sorunlu. O listelere sonsuz önem atfedip tüm politikaları buna göre belirlemek sorunlu. Daha dikkatli adımlar atmak gerek. Daha dikkatli adımlardan bahsetmişken çalışma arkadaşlarımın şahane makalesini de şuraya ekleyeyim devam okuma için:

https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0099133320301622

Kıssadan hisse bu işler tek bir listeyle çözülemeyecek kadar karışık işler. O yüzden tüm bunları okuduysanız sizi geçen yıl düzenlediğimiz yağmacı yayıncılık seminerine yönlendireyim. İyi-kötü ve merkez-çevre konularını tartıştığımız seminer bu blog yazısının üzerine şahane gider.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir