"Enter"a basıp içeriğe geçin

İçselleştirdiğimiz (normalleştirdiğimiz) ataerkil akademi ve ‘iyi niyetli’ eşitsizlikler üzerine

Geçen hafta enteresan bir bildiri sunduk. Aslında ben sunmadım. Ortak yazarım ve biricik doçum Güledacım sundu. Bu bildirinin enteresanlığı nereden geliyor anlatayım ki bu yazıya keyifli bir giriş olsun. Konunun nereden aklıma düştüğünü de açıklayabileyim.

Geçen yıl Güleda iConference’a uzaktan katılıp bu yılın hibrit konferansına katılım ödüllü bir yarışma kazanmıştı. Elimizde bu yıl düzenlenecek “Information for a Better World: Normality, Virtuality, Physicality, Inclusivity” temalı konferansa katılmak için kullanılabilecek bir adet 350 dolar tutarında katılım bileti vardı yani. Sonra düşündük ne bildiri yazsak diye. Aklımıza bu bilet olmasa konferansa tamamen duygusal nedenlerle katılamayacağımız geldi. Akademideki eşitsizlikler ve merkez çevre konusunda uzmanlardan oluşan şahane bir ortak yazar grubu kurduk ve bu grupla “Barcelona’da başlığı ‘kapsayıcılık ve çeşitlilik’ olan konferans düzenliyorsunuz ama kapsayıcılık ve çeşitlilik böyle bir şey olmayabilir” dediğimiz bir bildiri gönderdik. İnanır mısınız kabul edildi :=) Geçen hafta Güleda bildiriyi sundu ve inanılmaz bir etkileşim aldı. Doğrudan konferansın çeşitlilik vurgusunu eleştiren bir bildiri ile bu kadar etkileşim almak, iSchools* organizasyonunun yöneticilerinden bu konuda politika değişikliği sözü almak vesaire şahane oldu. Bu konferans alanımızın önemli konferanslarından biri ve bu kadar eleştirel bir bildiri ile eşitsizliklere vurgu yapabilmek ve aksiyon alınması için ışık yakabilmek muazzam bir keyif. Bu blog yazısı da oradaki bir çalıştaydan çıkma.

*iSchools kavramını daha önce duymayanlar için küçük bir not: iSchools organizasyonu dünyada şeçilmiş bilgi okullarından oluşan bir grup ve her yıl düzenli olarak iConference adında bir konferans düzenliyor. Türkiye’den tek üyesi bizim bölüm. Detaylı bilgi burada: https://bby.hacettepe.edu.tr/basinduyurusu.php)

Bildiri burada: https://link.springer.com/chapter/10.1007/978-3-031-28035-1_37 ~ Açık erişimli pre-print: https://www.zehrataskin.com/wp-content/uploads/2023/03/iConf_AuthorCopy.pdf

Women’s coalition

Güleda çok kıskandığım bir çalıştaya katıldı bu yıl. iSchools içindeki kadınları desteklemek için kurulan Women’s coalition tarafından düzenlenen çalıştayda çok çeşitli ülkelerden gelen katılımcılar farklı breakout odalarında kadınların profesyonel hayatlarında karşılaştıkları sorunları tartıştılar. Çünkü eşitsizliğin bir kısmı her ne kadar beyler tarafından sıklıkla inkar edilse de cinsiyet eşitsizlikleri. Bu sabah tüm çalıştayı salyalarımı akıtarak dinledim. Güleda’nın anlatırken söylediği şuydu: “İlk sorduklarında çok somut bir problem yaşamadığımızı düşünüyordum ama insanlar konuştukça bizim normal sandığımız pek çok şeyin aslında pek de normal olmadığını anladım. Dünyanın her yerindeki kadınlar benzer şeyleri yaşıyor ve çok azı bunun sorun olduğunun farkında”. Her blog yazımda “bu blog yazısının amacı bu” cümlesi mutlaka geçiyor. Çünkü her blog yazısının amacı var. Bu blog yazısının amacı da normalleştirdiğimiz ve dahi içselleştirdiğimiz bazı şeylerin aslında çok da normal olmadığını yüksek sesle söylemek. Çünkü fark etmeyene fark ettirmek, sesini çıkaramayanın sesi olmak ve daha da önemlisi sahiplendiğimiz bu dandik düzeni değiştirmek zorunda gibi hissediyorum uzunca süredir. O yüzden hem çalıştayda konuşulanlardan, hem her gün yaşadıklarımızdan veya etrafımızdan duyduklarımızdan bir derleme yaptım. Aklıma gelmeyenler illa vardır. Sizin aklınıza gelirse siz de ekleyin lütfen. Yorumlarda dursun. Tarihe not düşelim.

Görmedim, duymadım, bilmiyorum

En genel yaklaşım başarıların üstünü örtmek. Çünkü görmediğiniz şeyi takdir etmek, alkışlamak veya aksiyon almak zorunda değilsiniz. Akademide çok sık kullanılır bu. Sadece kadınlara değil, genç araştırmacılara da yapılır. Erkeklerin tüm başarıları böğür böğür kutlanırken dezavantajlı grupların kutlamaları cılızdır. Her gün twitter’da erkek profesörler tarafından atılmış “Google scholarda alanımda yüzellibeşinci olduğumu bildirmekten onur duyarım” veya “bugün 500. atıfımı aldım, bu gurur hepimizin” başlıklı tweetleri görürsünüz. Kutlamalar gelir hemcinslerinden. “En büyük hocam”lar, “şahanesin hocam”lar havada uçuşur. Çünkü bunlarla övünmek de, hemcinsini takdir etmesi de çok kolaydır erkekler için. Öbür yanda benzer bir tweet atmış kadın akademisyeni sıklıkla eleştirirler. Zuhahahahalar gelir. Egodan dem vurulur. Kadın akademisyenlerin sahip oldukları ego kimsede yoktur çünkü. Kansere çare bulmuş gibi 500. atıfını kutlarlar, o atıfların içeriğe bakmak lazım gelir. Ölçü birimi bile olmayan google scholar verisiyle kendilerini değerli hissetmek isterler. Metriklerin neyi ölçüp neyi ölçmediği yalnızca bir kadın paylaştığında tartışmaya açılır. Çünkü bu kadın akademisyenler de biraz ‘şey’dir. O şey hiç değişmez.

Yönetsel yaklaşımlar da farklıdır. Erkekler > yerini bilen ve sırasını bekleyen makul kadınlar > diğer kadınlar şeklinde bir hiyerarşi vardır çünkü. İkinci sıradakilerin bulundukları yerle ilgili bir derdi olmadığından seslerini çıkarmaz ve kariyerde ilerlerler. Hadlerini her daim bildikleri için erkek kimse onu tehdit görmez. Tehdit görmediği için ona karşı aksiyon almaz. Ancak asıl tehdit yerini haddini bilmeyenlerdir. İşte tam da bu yüzden bir başarı kazanırsa duyulmamış gibi davranılabilir. Duyurulmayabilir. Kulağın üstüne yatılabilir. Gözüne sokarsan “aaa öyle mi olmuş, çok tebrik ederim” denilebilir. Olur yani bunlar. O yüzden tüm başarılar kim ne derse desin bağıra bağıra kutlanmalıdır. Kutlanmalıdır ki canları daha çok sıkılsın :=)

Kutlayın kız. Konfetiler benden.

Hocam/hanım ikilemi

Bu çok dikkatimi çeken bir şey değildi uzun süre. Neden bilmem. Koskoca profesör bunu mu düşünecek diye düşünüyordum sanırım. Ancak sorun da buradaymış, bunu fark ettim. Düşünmüyor ki. Kendinden önce gelenlerden nasıl gördüyse o geleneği devam ettiriyor. Erkek olana -yaşının kaç olduğu, akademik besin zincirinde hangi unvana sahip olduğu fark etmeksizin- hocam diyor. Kadın olana “hanım”. Geçende gadınlar günü kutlayan bir profesörün kutlama mesajında vardı bu detay. “Doç. Dr. [Erkek adı] Hocam ile birlikte ekibimizde [Kadın adı] ve [Kadın adı] ile çalışıyor olmaktan çok mutluyum. Gadınlarımız başımızın tacı” gibi birşeydi. Şu cümleyi neresinden tutsan düzelmez zaten ama bu öğrenilmiş bir dil. Başlıktaki “ataerkil akademi” kavramı da bu dilden geliyor. Bu dili değiştirmek zaman alacak ama değiştireceğiz.

“Her gadın annedir, anne domestiktir, düzenleyicidir, titizdir” işleri

Zannediyorsunuz ki überkulade organizasyon yeteneklerimiz sayesinde herkesin doğumgünü kutlamasını organize ediyor, tüm etkinliklerde koşturuyor, her türlü organizasyonun kapı kulu oluyoruz. Şahane yazım yeteneklerimiz sayesinde tutanakları bizden daha iyi tutacak kimse yok. Her daim düzenli tertipli olmamızın ödülü tüm angarya işleri yapmak. Evet. Yerseniz papaz eriği bunlar hep. Bunu derseniz de alacağınız cevap: “Yok öyle bir şey kardeşim, 10 sene önce ben de bir kere yapmıştım. Hep abartsın bu kadınlar, hep. İşleri güçleri abartmak” :=)

Çalıştayda ortak görüş olarak “hayır deyin” sonucu çıkmış. Deyin. Size yapılmıyor olsa bile deyin. Yanlışa yanlış demeyi öğrenin/öğretin.

Ne alakası var!’, ‘Böyle bir şey olabilir mi!‘ veya ‘Biz öyle insan mıyız?’

Karşılaştığınız tüm bu olumsuzlukları dile getirdiğinizde karşılaşacağınız tepki muhtemelen bunlardan biri olacak. Haklı olduğunuzu nereden anlayacaksınız peki? Dile getirdiğiniz olumsuzluk bir anda ortadan kalktıysa haklısınızdır. Baya alakası vardır. Böyle bir şey olabilir… ve fark etmeseniz/yakıştıramasanız da öyle bir insandırlar.

:=)

Alınganlık, duygusallık, yetenekler, kriz yönetimi: Herkes iyi olduğu işi yapsın kardeşim!

Bunları açık açık söylememize alışamadılar. Görünen o ki uzun süre de alışamayacaklar. Duygusal olduğumuzdan, alıngan olduğumuzdan dem vuracaklar. Kriz yönetimi becerilerimizi eleştirecekler. Çocuk bakmamız gereken zamanda neden çalıştığımızı sorgulayacaklar. Yerimizi, başarılarımızı, unvanlarımızı, söylediklerimizi, söylemediklerimizi. Didik didik edecekler. İyi olduğumuz işi yapmamızı salık verecek ve basit sekreterya işleri önerecekler. Yemeyeceğiz. Yedirmelerine izin vermeyeceğiz. Görmeyecekler, göstereceğiz. İnkar edecekler, kabul ettireceğiz. Öyle düzelecek bu işler.

Her türlü destek için buradayım kız kardeşlerim 💜

2 Yorum

  1. Burcu Akdeniz
    Burcu Akdeniz 22 Mart 2023

    Hocam o kadar güzel anlatmışsınız ki. Kocam ve ben akademisyeniz. O benden 1 yıl önce başladı. Bize hitap ederken çoğu kişi ona hocam, bana Burcu hanım diyor. Halbuki kademe olarak ben daha ilerideyim….

    • wordpress_ztcom
      wordpress_ztcom 23 Mart 2023

      Hocam o kadar iyi anlıyorum ki. Maalesef böyle. Benim eşimi de ben özel sektörü bırakıp akademiye geçince “ee o doçent profesör olunca sen kendini kötü hissetmeyecek misin?” diye darlayan çok oldu. Cevaplarını çok güzel verdi ama maalesef toplumun bakış açısı bu. Konuşa konuşa, yaza yaza değiştireceğiz artık.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir