"Enter"a basıp içeriğe geçin

Kendi değerini bilmek/belirlemek üzerine

Bu yazı o kadar çok değişti, silindi, yeniden yazıldı, sonra yeniden, sonra bir daha. Bazen çok şahsi geldi, bazen çok genel. Bazen aşırı olumsuz oldu, sonra fazlasıyla polyanna. Bir türlü hassas ayarını tutturamadım. Bugün bir deneme daha. Başlık yine değişti. Bakalım bu deneme başarıya ulaşabilecek mi? Deneme 1-2, deneme 1-2.

3,5 yıl önce müthiş yoğun bir imposter sendromu ile Bilimsel İletişim Araştırma Grubunda çalışmaya başladım. İçimden hep geçirdiğim şey ne kibar insanlar olduğuydu. Çünkü her yaptığımı alkışlıyorlar, sürekli çalışmalarına ortak ediyorlar, yaptığım işler için bana lakap bile takıyorlar, sürekli takdir ediyorlar, hatta bir fiske abartıyorlardı. Yok yok, kesin abartıyorlardı. Bu kadar ‘iyi’ olamazdım. Altı üstü bir beyin fırtınasında aklımdan geçeni kötü İngilizcemle söylemiştim. Veri işlemekte ne vardı ki zaten. Ya da temizlemekte. Hele görselleştirmekte. Zaten her şeyi yazılımlar yapıyordu. Ben sadece komut veriyordum. Ayrıca tezcanlı olduğum için hızlı yapıyordum her şeyi. Tezcanlı olmak yetenekli olmak değildi. Böyle daha çok hata yapıyordum. Farkında değillerdi vesaire.

Sonra iş büyüdü. Daha önce sadece makalelerini okuyup atıf yapacak kadar yaklaşabildiğim insanlarla tanıştım. Aynı şeyleri onlardan da duydum. Davet ettiler, birlikte çalıştık. Sonra ben onları fikrime davet ettim. Yazdığım şeylere salyalarını akıttılar. Onlar da abarttılar. Amerikalı da değillerdi ama bu yabancılar hep mi böyle abartırlardı her şeyi. Bu abartıyla nasıl başarılı oluyorlardı. Neredeydi mükemmeliyetçilikleri. Mükemmeliyetçi olmadan başarı mümkün müydü? Kandırmışlar mıydı bizi onca yıl? Bir şeyi beğendiğini söylemek, üstelik ucuna ‘ama’ koymadan bunu yapmak normal miydi yani?

Bu yazıya bugün geri dönmemi sağlayan şey dün Ezgi’nin attığı tweet. Ne dedi Ezgi de gaza geldin dersen bunu dedi:

https://twitter.com/ezgimou/status/1640436108134686722

Bir süredir kendimi iyileştirdiğimi hissediyorum. Kaygılarımı bir köşeye bırakarak ve sadece işimi yaparak iyileştim ben. İş ile hayatı birbirinden ayırarak. Haftasonları çalışmayarak. Her gün dizi izleyerek. Kitap okuyarak. İşi hayatımın merkezine koymayarak. Bu iyileştiğim dönem akademik olarak da en verimli dönemime denk geliyor. En çok konuştuğum döneme de. Haksızlıklara en net ses çıkardığım dönem de yine bu dönem. Bu blog yazısını Türkiye akademisinde yoğun imposter sendromu yaşayanlar için yazıyorum. Böyle hissetmenizin sebebi siz değilsiniz. Zehirli eleştiri kültürümüz.*

İnanılmaz bir kendini kandırma mekanizmamız var. Bir tarafta “Tabi senin ağzın iyi laf yaptığı için, çevren sağlam olduğu için, doğru kişiyi bulduğun için, herkes sana yardım ettiği için başarılı oldun”lar, öbür tarafta “ama ben şöyle olduğu için böyle oldum”lar. Sürekli bir karşılaştırma hali. Sürekli bir bahane bulma hali. Biri başarılı olduysa tesadüf olduğuna inanma ve onu da bu tesadüflere inandırma yeteneği belki de. Kimileri buna bugünlerde manipülasyon diyor. Elbette her başarıda şans faktörü var ama başkalarının her başarısını şansa, kendinize ait her başarıyı yeteneğe bağlıyorsanız orada bir sorun var demektir.

Geçenlerde Ezgi ile bir öğle arası keyifli bir yemek yedik. Bilkent kahkahalarımızla yankılandı. Buluştuğumuz ortak noktaydı sohbeti keyifli hale getiren. “Biz hiçbir yere gitmiyoruz ağğbi” noktası. Gitmiyoruz. Gitmeyeceğiz. Biz annelerimizden babalarımızdan böyle öğrendik. Bazıları anlamayacak neden durduğumuzu ama anlatacağız işte böyle. Kırk küsür yerden buraya gel deseler de bizimle aynı şeyleri yaşayan insanlara normalin bu olmadığını göstermek için kalacağız burada. Kırdıkları yerden yeşillenecek ve yeşillendireceğiz. Birlikte iyileşeceğiz.

* Zehirli eleştiri kültürü üzerine daha önce yazdığım yazılar: (1) Akademide içselleştirilmiş kabuller ve yanlış anlaşılmış eleştiri kültürü üzerine (2) Motivasyon nedir? Nasıl kazanılır, nasıl söner?

6 Yorum

  1. Serife
    Serife 22 Nisan 2023

    Hocam bayram dönüşü memleketten dönerken bu yazıyı okumak çok güzel geldi. Tam da iki gündür doktoraya devam eden bir araştırma görevlisi olarak tam olarak ne iş yaptığım ile ilgili akraba sorularını cevaplamaya çalışmanın üzerine 😅
    Aslında normal olmayan ama normalleştirdiğimiz detayları fark ettim. Çok keyifli oldu. Aynı zamanda Hacettepe’de olduğunuzu görüp daha çok sevindim. Birgün yüz yüze de denk gelebilmek dileğiyle ^.^

    • wordpress_ztcom
      wordpress_ztcom 24 Nisan 2023

      Bana da bayram dönüşü yorumunuz çok iyi geldi. Mutlaka görüşelim :=)
      Çok teşekkürler <3

  2. Merve Açıkel Elmas
    Merve Açıkel Elmas 23 Nisan 2023

    Nasıl sahane anlatmissiniz akademiyi. Düşünsenize, emeğinize, paylaşımınıza sağlık…

    • wordpress_ztcom
      wordpress_ztcom 24 Nisan 2023

      Çok teşekkür ederim <3

  3. Dursun Can Şimşek
    Dursun Can Şimşek 2 Aralık 2023

    Öncelikle böyle içten ve ince bir tecrübe aktarımı sağladığınız için teşekkür etmem gerek. Blog yazılarınıza daha önce rastlamadığım için hayıflanmadım desem yalan olur. İşsiz bir doktor olarak hiçbir hiyerarşik yapıda olmama rağmen bahsettiğiniz hususları sıklıkla yaşıyorum. Oysa ki kimseyle bir çekişmem ya da yarışım yok. Yalnızca alanımda tutkuyla çalışmaktan başka amacım da olmadı. Hem de hiçbir güdüleyiciye sahip olmadan. Yorumdan ziyade iç dökmek gibi oldu sanırım. Bunun için de teşekkür ederim zira üslup insanı hayli rahatlatıyor. Emeğiniz ve inceliğiniz için tekrar teşekkür ediyorum. Yalnız olmadığımı bilmek iyi geldi.

    • wordpress_ztcom
      wordpress_ztcom 4 Aralık 2023

      Tam olarak bunun için yazıyorum ve buraya gelip içini döken herkes sık sık yazmam için motivasyon oluyor. Ben teşekkür ederim nazik sözleriniz için.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir