"Enter"a basıp içeriğe geçin

Çıkar çatışması nedir, ne değildir?

Son yıllarda neredeyse her makalenin sonunda “the authors have declared no conflict of interest” (çev. yazarlar herhangi bir çıkar çatışması olmadığını beyan ederler) notu görürsünüz. Bu bir tekerleme, makale şablonunun bir parçası veya easter yumurtası değil. Peki bu çıkar çatışması nedir ve daha önemlisi sık sık duyduğumuz “bu doğduğunda ay dolunaydı, o yüzden bunu değerlendirmem etik olmaz”lar veya “abilerim ablalarım, bu elimde tuttuğum anlayış akademiamızı kurtaracak tek gerçek ve en harika girişimdir. Bak bu da fiyatı. Ben satıyorum”ların çıkar çatışması ile ne alakası var? Hangisi gerçekten çıkar çatışması, hangisi değil? Bunu nasıl anlayacağız biraz tartışalım isterim.

En sevdiğim şey: Sözlük tanımı ile başlayan yazılar

Hiç sevmem ama geleneksel olduğu üzere tanımla başlayalım. Sınavda aynısını yazmak zorunda değilsiniz :=) COPE çıkar çatışmasını “bir kişinin veya kuruluşun mali çıkar veya başka türlü menfaatler doğrultusunda motivasyonunun bozulması” olarak tanımlıyor. APA ise “bir APA üyesini APA’nın çıkarlarına en uygun şekilde hareket etmekten alıkoyan veya engelleyebilecek herhangi bir mali çıkar veya önemli menfaat” şeklinde açıklıyor. Bir diğer tanımda bilimsel araştırmalardaki çıkar çatışması, finansal veya diğer kişisel hususların bir araştırmacının araştırma yürütme veya raporlama konusundaki mesleki yargısını tehlikeye atabileceği veya tehlikeye atıyor gibi görünebileceği durumları ifade etmek için kullanıldığı söylenmiş. Ne yalan söyleyeyim sanıyorum koyu işaretlediğim kısımlardan dolayı en çok son tanımı sevdim. Bu yüzden blog yazısını bu tanım üzerinden yapılandıracağım. Ancak ondan önce APA’nın çıkar çatışması sınıflamasından bahsedeyim hızlıca. APA’ya göre çıkar çatışmalarını şu şekilde sınıflayabiliriz:

  • Kendisine veya yakın birine (profesyonel/kişisel) mali faydadan doğan çıkar çatışması: Bu maddenin açıklaması çok basit. Diyor ki karar verme yetkisi kullanılırken alınan karardan finansal bir kazanç sağlanıyorsa / sağlanması hedefleniyorsa ortada bir çıkar çatışması vardır.
  • Kendisine veya yakın birine (profesyonel/kişisel) önemli fayda (menfaat) sağlamaktan doğan çıkar çatışması: Alınan karardan kişi kendisine veya tanıdıklarına yönelik olarak finansal olmayan bir kazanç (prestij, tanınma, reklam, statü gibi) sağlıyorsa orada bir çıkar çatışması vardır.
  • Kurumlar arası rol çatışmalarından doğan çıkar çatışması: Bir kuruluşun üyesi veya yakınlarının menfaat sahibi oldukları başka bir kurum üzerinde doğrudan veya dolayı etkisi olması durumunda çapraz kurumsal çıkar çatışması vardır. Kuruluşun karar vericilerini etkileme kapasitesine sahip bir üye, kuruluş kararlarından doğrudan veya dolaylı olarak etkilenebilecek başka bir kurum ile ilişkide olduğunda örgütsel bir çıkar çatışmasından bahsedilebilir.
  • Ek yararlar veya etkiler: Bir kuruluşun üyesi, diğer bir üyenin (veya yakın profesyonel veya kişisel ilişkisi olan bir kişinin) kararını tehdit veya vaat yoluyla etkileyebilecek olan kişiler/kurumlar hakkında olumsuz bir eylem tehdidinde bulunursa veya bir fayda vaat ederse, dolaylı veya açık bir şekilde, çıkar çatışması içindedir. Vaatler gelecekteki mali faydaları veya diğer gruplara katılım erişimini içerebilir. Tehditler, diğer gruplara katılımda marjinalleştirme, etik ihlal iddialarının sunulması veya yasal işlemlerle tehdit edilmesi gibi unsurları içerebilir.

Bu yukarıdakileri yazarken her bir madde için öyle gerçek örnekler aklıma geldi ki inanamazsınız. Aslında inanırsınız. Çünkü aslında herkesin her şeyi bildiği ama yine kişisel çıkarlar uğruna pek de dillendirmediği bir dünyada yaşıyoruz. Bunu “bizim ülke böyle yhaa” serzenişi ile yazmıyorum. Dünyanın her yerinde böyle sayılır. Hatta o kadar ki geçen yıl çekilen Dont Look Up filmine de konu olmuştu bu çıkar çatışması mevzusu. Bilimsel araştırmalara nasıl tezahür ediyor sorusunun cevabı ise çok boyutlu. Aklıma gelen örnekleri yazacağım. Atladığım olursa siz yorum kısmında tamamlarsınız.

Bir kozmetik firmasının fonladığı bir araştırma ile en iyi kozmetik üreticisi olarak belirlenen firmanın ürünü sahiden en iyisi mi?

Kozmetik ürünleri alma kararımızı etkileyen çok şey var. Temiz içerik, hayvan deneyi yapılıyor olup olmaması, fiyat, bir de fiyat, en önemli unsursa fiyat :=) Şimdi Nature‘da yayınlanan bir makale düşünün. Makale diyor ki 1000’den fazla kozmetik firmasını inceledik ve incelememiz sonucunda en iyi ve temiz içerikli kozmetik markası olarak X’i bulduk. Bu bilimsel araştırma bir anda X firması için tertemiz bir pazarlama aracına dönüşüverir muhtemelen. Ancak bu noktada bu tür araştırmaların fonlayıcılarının kim olduğunu pek de umursamıyoruz. Bilimsel araştırmalara en çok fon ayıran/dağıtan kurumlar kozmetik firmaları. İşte bu yüzden bu tür çıkar çatışmalarının bilinmesi/raporlanması gerekiyor.

Diyebilirsiniz ki “e dünyada araştırma fonları zaten dengesiz dağıtılıyor. Bu insanlar araştırmayı X firmasının fonu ile yapabiliyorsa bırakınız yapsınlar”. Haklısınız. Hem de çiçek gibi haklısınız. İşte her makaledeki COI beyanı bu gibi durumlar için var. Okuyucuya “bu makaleyi yazdık ama X firmasının fonu ile yazdık. Haberiniz olsun. Çıkar çatışması olarak yorumlanabilir ama bizim alnımız ak, sırtımız pek” mesajı vermek yani. Bu da yukarıdaki tanımdaki “tehlikeye atıyor gibi görünmek” ifadesinin tam açıklaması. Araştırmanızdaki çıkar çatışmalarının araştırmanızın tarafsızlığını tehlikeye atıyor gibi görünmesini istemiyorsanız bu tür açıklamaları yapmak ve detay vermek zorundasınız. Kafalardaki soru işaretlerini gidermek için de çeşitli yollar var. Araştırma verilerinizi herkese açarsınız, tekrarlanabilirlik endişesini yok edersiniz, deney defterlerini açık olarak yayınlarsınız vs. Hepsi mümkün şeyler.

Benzer konularda iki iyi örneğim var. Birincisi mali, ikincisi diğer türde çıkar çatışmalarının raporlanmasına güzel örnek olacak.

Geçen yıl ikinci dil edinimi çalışan çok sevdiğim bir arkadaşım yabancı dil öğrenme için sık kullanılan bir mobil uygulamadan iyi bir fon aldı. Araştırması şu: Latin Amerika’da bir ülkede daha önce hiç İngilizce eğitimi almamış aynı özelliklere sahip iki grup öğrenci belirleyecek. Bir gruba kendisi eğitim verecek, diğer grupsa uygulamadan öğrenecek. Sonra ikisinin İngilizce öğrenme düzeylerini karşılaştırarak uygulamanın başarımını ortaya koyacak. Bu projenin çıkar çatışması olarak yorumlanması çok mümkün. Çünkü ticari firma tarafından fonlanıyor ve arkadaşım bu uygulamayı araç olarak kullanacak. Ancak projenin yapılması çok kıymetli, çünkü sadece o uygulama için değil, tüm dil öğrenme uygulamaları için iyileştirme imkanı sunuyor. Temel düzeyde İngilizce eğitiminin iyileştirilmesine ve bu süreçte uygulamaların kullanımının yaygınlaştırılmasına da yardımcı olabilir. Yani çıkar çatışması olması bu araştırmanın önündeki engel değil. Sadece bunun raporlanması şart.

Bir diğer örneğimse bunun sadece parasal değil, diğer menfaatlerle ilgili konularda da geçerli olması. Örneğin, bir ülkenin araştırma değerlendirme sistemi üzerine makale yazdınız. Ancak aynı zamanda o ülkenin Bilim Bakanlığına danışmanlık yapıyorsunuz. Bunu belirtmeniz gerekir ki okuyucunuz sizin bu sistemdeki rolünüzü bilsinler. Aşağıdaki COI metnini her bilimsel iletişim dersimde kullanırım ben. Bu düzeyde bir raporlama okuyucuya sunduğunuz bilimsel metinden çok daha fazla bilgi sağlamanıza da yardımcı oluyor.

Benim ‘anektodal’ hikayem

Davet edildiğim kariyer günlerinde (bilen bilir, Koç Üniversitesi Suna Kıraç Kütüphanesinin kariyer fuarının müptelasıyım <3) kariyer hikayemi anlatırken hep bu çıkar çatışması hikayemle başlarım. Çünkü bazı çıkar çatışmalarının kariyer şekillendirme yeteneği olduğunun bizzat tanığıyım. Hikaye şöyle: 2007 yılında mezun olduğumda çeşitli akademik veri tabanlarının satışı ve eğitimlerinin verilmesi işinde çalışıyordum. O işi çok severek yaptım, çünkü yeni mezun biri için kazancım hiç de fena değildi. Şahane bir patronla çalışıyordum. Yurt içi ve yurt dışında bir sürü seyahat yapıyor, bir sürü insan tanıyordum. Bir sürü meslektaşımla ta o zamanlardan gelir tanışıklığım. İlk yurtdışı seyahatlerimi Londra ve Paris’e yaptım bu iş sayesinde. Hem profesyonel gelişim, hem de dil gelişimi için çok yararlı bir 2,5 yıldı benim için.

Gelelim çıkar çatışmasının başlangıcına. Eğitimlerini verdiğim veri tabanlarından biri WoS’tu. Hani şu araştırma performans değerlendirmelerinin eli, ayağı, ve hatta beyni WoS. Ancak eğitimlerde sorulan sorularla WoS verilerindeki hataları fark ediyordum. Eğitim esnasında bunu raporlayalım, düzeltelim diyordum. Raporluyorduk, hızlıca düzeliyordu. Ancak sadece o tekil sıkıntı düzeliyordu. Çok basit şekilde komple bir düzeltme mümkün değil mi yahu sorusu ile yüksek lisansa başladım. Yüksek lisans tez başlığım da şuydu: Atıf dizinlerinde üniversite adreslerinin standardizasyon sorunu :=) Ancak düşünün, WoS’un Türkiye temsilcisinde çalışıyorsunuz ve WoS verisi ile ilgili bir araştırma yapıyorsunuz. Akademik bir titriniz yok, firma temsilcisisiniz. Yani nihai amacınız ürünü satmak/pazarlamak. Bulgularınızı çok şeffaf şekilde raporlasanız dahi insanların aklında soru işareti oluşturabilir. Hatta bana kalırsanız oluşturmalı. Çünkü bilimin bilimi (science of science) bir araştırma alanı ve bu alanın en önemli veri kaynaklarından biri ticari bir veri tabanı olan WoS. Gerçek bir araştırmacı statüsüne sahip olmadan yapılan her katkının çıkar çatışması olması potansiyeli/tehlikesi var. Bu beni rahatsız etti ve yüksek lisansa başlamamın üstünden bir yıl geçtikten sonra akademiye geçtim. Benim akademisyenlik hikayem bu şekilde başladı denilebilir (şimdi böyle basitçe geçtim oldu ile olmuyor o işler. Biliyorum. Bu durum şu anda gençler için fazlasıyla can sıkıcı, onu da biliyorum).

Diğer hikayeler

Kendi hikayem üzerinden daha farklı örneklere geçiş yapayım. Her yıl elde ettiği cirolarla nam salmış devasa yayınevlerinin altın açık erişim savunucusu olmasına ve bu konuda ‘çok önemli’ araştırmalar yayınlamasına göz devirmiyor musunuz siz de? Devirmiyorsanız yanlış yapıyorsunuz demektir. Çünkü bariz bir çıkar çatışması bu. Yukarıda sıraladığım sınıflamaya en çok uyanlarından biri hem de.

Ya da kar amacı gütmeyen bir organizasyonunuz var. Amacınız bir grup insanın/kurumun haklarını korumak. Ancak organizasyonun karar vericilerinden biri hak koruma sürecinde karşınıza almanız gereken kişilerden biri olursa kurumlar arasında çıkar çatışması oluyor ve nihai amaç olan “hakların korunması” gerçekleştirilemiyor. Bu ortamda gerçekleştirilemez. Mümkün değil.

Dünyayı kurtaracağını iddia ettiğiniz bir ideali paraya dönüştürmek ve bu ulvi fikrin suyunu çıkarıp zengin olmak da çıkar çatışması. Bu uğurda dünyayı kurtaracak ulvi fikre getirilen yeni alternatifleri görmezden gelmek de çıkar çatışması. Etrafındakileri bu doğrultuda yönlendirmek de çıkar çatışması.

İki kurumun üst düzey karar vericileri arasındaki uzun yıllara dayanan iletişim sayesinde birilerinin mülakatsız işe alınması, sevilmeyen diğerlerinin mülakatlarda mesleğe küstürülmesi de çıkar çatışması.

Bir işin onu yapabilecek kişiye/kuruma değil, bu iş sayesinde zengin olabilecek/prestij kazanabilecek kişiye/kuruma delege edilmesi de çıkar çatışması.

Daha sayabileceğim çok örnek var ama yazdıkça yazıyorum. Blog yazısı uzun olunca okunmaz diye endişe ettim. Çünkü asıl mesajım en sonda.

Çıkar çatışması ne değildir?

Bir de yaralı parmağa işemeyi veya herhangi bir tartışmada taraf olmayı canınız istemediğinde öne sürülen “dolunayda doğduğu için” veya “yükseleni aslan olduğu için” gibi saçmasapan çıkar çatışması gerekçeleri de duyabilirsiniz. İlk duyduğunuzda “vay arkadaş, ne kadar da ilkeli bir birey” izlenimi uyandırsa da aslında ne şiş yansın istiyorum ne kebap mesajı olduğunu düşünmek de mümkün. Siz yine de iyi düşünün, iyi olsun :=)

Bu yıl ASIS&T SIG-III uluslararası bildiri yarışmasının başkanıyım. 18 bildiri geldi. Körleme hakem süreci vaat ediyoruz. Bu sebeple ben bildiri değerlendirme/seçim aşamasından kendi isteğimle çıktım. Yarışmacılardan biri Türkiye’den olduğu için değil, süreç körleme olduğu ve ben tüm adayları açık olarak bildiğim için yani. Yoksa IPC jürisinde Çinli hakem ve Çin’den gönderilen bildiriler de var. Bu durum onlar arasında bir çıkar çatışması yaratmıyor. Çünkü kuralları önceden belirlenmiş bir sistem var. Kuralları önceden belirlenmiş bir sistemde çıkar çatışmalarını önlemek kolay. Ancak asıl soru şu: Çıkar çatışmalarını gerçekten önlemek istiyor muyuz yoksa tek istediğimiz çıkarları çatışabilen insanlardan olmak mı?

Yeni normal olarak ‘çıkar çatışmaları’

Çıkar çatışmalarını o kadar içselleştirdik/normalleştirdik ki herhangi bir çıkar çatışması olmayan insanların konuşmasına bile tahammül edilemez hale geldi. Herkes köpeklerin işeyerek alan belirlemesi gibi kendi alanını belirleme yarışında. “Bunu anlatamazsın çünkü ben anlatırım”lar, “anlatırsan da gelir seni kontrol ederim”ler, “ettiririm”ler, “seni bu sektörde barındırmam”lar havalarda uçuşuyor. Bilimsel araştırma alanlarının hiçbiri, hiç kimseye tapulu değil. Bilimsel araçlar da öyle.

Sıra bir gün size de gelir de siz de bu sayede para, statü veya prestij kazanırsınız diye umutlanarak çıkar çatışmalarını normalleştirmeyin. Gözlerinizi kapatmayın. Duymazlıktan gelmeyin.

Dün şu pankartı gördüm Twitter’da. Herkes çıkar çatışmalarından şikayetçiyse sıramızı beklemeyi, sessiz kalmayı veya sadece şikayet etmeyi bırakma zamanı gelmiştir belki. Kimbilir.

Kaynak: https://twitter.com/gelawej_/status/1653022648148934656 (Benden de en güzel döviz oyu bu pankarta gitsin)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir