"Enter"a basıp içeriğe geçin

Profesyonel hayatta kadınlar Venüs’ten değil, Mars’ta erkeklerin bayrağı dalgalanmıyor

Şu sıra gün içinde yaptığım işlere odaklanabilmek için sabah saatlerinde spor yapmaya çalışıyorum. Geçen sabah Güledacımla badminton oynarken laf lafı açtı ve bir sürü neden sorusu geldi aklımıza. Mesela neden bir kadın tırnaklarıyla uğraşıp bir yere geldiğini söylediğinde “hırs küpü, hırsından ölecek” denirken, aynı şeyi bir erkek söylediğinde “sizin gibi fedakar insanlara çok ihtiyacımız var hocam”lar havada uçuşuyor. Neden bir kadın kendisine ilişkin bir başarı paylaştığında “bu gadınlar da biraz şey” denirken, erkekler gelen amasız fakatsız tebrikleri zevkle kabul ediyor. Neden aynı seviye okullardan, belki de daha iyilerinden mezun olmuş bir kadını hiç konuşmazken, erkek olanları alanın duayeni sayıyoruz. Neden duayen sayılan erkekler cinsiyet çalışmalarını gereksiz ve zorlama görüyor. Neden bir grup insan aslında dünyamız eşitler eşiti bir yerken hırslı kadınlar işgüzarlık yapıyor zannediyor. Neden erkek olan toy bir öğrenci de olsa her söylediği pür dikkat dinlenirken, kadınlar konuşurken “allah kocasına sabır versin” edebiyatı yapıyorlar. Neden kadınlara “bak bak, akademi diye diye hayatı kaçırmış, kız kurusu” denirken aynı durumdaki erkeklere önceliği her zaman dünyayı kurtaracak akademik çalışmalarına verdiği için saygı duyuyorlar. Neden başarılı bir kadını takdim ederken babasından, kocasından, hocasından bahsetme gereği duyuyorlar. Neden “kadınlar daha düzenli oldukları için tutanakları onlara tutturuyor, tüm organizasyonları onlara yaptırıyoruz” dediklerinde inandığımızı zannediyorlar…

Bu soruların hiçbirinin sonunda soru işareti yok. Çünkü bu soruların hepsinin yanıtını biliyorum ben. İnanır mısınız çoğumuz biliyoruz.

Bugün engellendiğim için kaynağını göremediğim bir tartışmaya rast geldim twitter’da. Her şey konusunda uzman “ah ne bilim ne bilim” kanallarıyla anlaşamıyorum genelde, hepsi tarafından engellenmiş olmanın omzuma taktığı nişanla geziyorum. Neyse. Bilim iletişimciliğini profesyonel meslek edinmiş bir grup erkeğin bir araya gelip öz hakiki bilim konuştuğu etkinlikler uzun yıllardır eleştiriliyor. Bu tartışma da onlardan biri. Tartışmanın ilk safhalarında erkek konuşmacılar, organizatörler ve onların erkek destekçileri bu durumu eleştirenleri sjw, woke falan gibi sözlerle linç ediyor, kadınlara destek veren erkeklere Meriç diyor, aralarında zenci de olmadığını söylüyor, kıhkıh gülüşüyorlar. Sonra işin ciddiyetini anlayıp öz hakiki bilimci takipçileri kaybetmeye başladıklarında dil değişiyor. “Gadına değer verilmesi gerekiyorsa en çok değeri biz veririz” ve “pozitif ayrımcılık yapmaya çalışıyoruz ama teklif götürdüğümüz gadınlar burunlarından kıl aldırmıyor” açıklamaları ile tüy dikiyorlar. En sonunda da bir sonraki iki üç etkinliğe zoraki çağrılmış kadınlarla olay kapanıyor. Ta ki bir sonraki tartışmaya kadar. Bu döngü yıllardır hiç bitmiyor. Hiç. Olay yine başa bela kadınların başına kalıyor. Çünkü bazı kadınlar da biraz şey, unuttunuz mu?

Anektodlarımı sık sık dile getirmemden nefret edenler var biliyorum ama tam buraya uygun bir anektodum var. Bu Haziran ayında önemli uluslararası bir konferansta davetli konuşmacıydım. Aslında ben davet edilmemiştim. Birlikte çalışmayı çok sevdiğim bir ortak yazarım (erkek) davet edilmişti. Düzenleme komitesine attığı maili gördüm sonra. Kendisinin de bilimsel iletişim çalıştığını, ancak benim genç araştırmacılara yönelik farklı çalışmalar da yürüttüğüm ve üstüne veri görselleştirme konusunda iyi olduğum için benim konuşmam gerektiğini yazmıştı kurula. Cinsiyetimle ilgili bir not yoktu. Kadınlara pozitif ayrımcılık yapmaları gerektiği için önermemişti beni. Uzmanlığım için önermişti. Gittim etkinlikte konuştum. Şahane insanlarla tanıştım. Türkiye’de de benzer bir deneyimim olmadı değil. Ancak ters yönlü. Bir etkinlikte bir konuya en uygun kişi olarak davetli konuşmacı olarak yer aldım. Kısa bir süre sonra “o konuda konuşacak bi sen mi kaldın, seni çağırmaları ayıp. Büyükbaşlara (erkek) büyük saygısızlık” yorumu almıştım. afgsghjf

Demem o ki “o konuda uzman kadın bulamadığımız için hep erkekleri davet ediyoruz” kadar büyük yalan yok ve bunun büyük bir yalan olduğunu hepimiz biliyoruz. Siz kadınların alanlarınızdaki profesyonelliğini kabul etmiyorsunuz. Her konuşmasında bir bit yeniği arıyor, her talebini şımarıklık addediyor, gereksiz agresifleşiyorsunuz. Usulen etkinliklere davet edilmek istemiyoruz hiçbirimiz. Zaten çeşitlilik olsun diye etkinliklere çağırdıklarınız bizler de değiliz, konuyla alakalı olsun olmasın daha makbul kadınlar.

Kimse yerini ve haddini bilen, ışıltısını saklayan, köşesinde zamanını bekleyen, o zaman hiç gelmese de aldırmayan kadınlardan şikayet etmiyor. Etkinliklere yöneltilen eleştiriler üzerine cinsiyet eşitliğini sağlamak üzere davet edildiklerinde bu etkinliklere koşarak gidenler de onlar oluyor. Hiçbir yerde duruş göstermiyorlar. Protesto etmiyorlar. Mütemadiyyen kafa sallıyor ve ataerkil akademinin ataerkil düzenine odun taşımaktan başka bir şey yapmıyorlar.

Bu konuda blog yazdığım zaman sosyal medyada sadece iki yumurta ile lezzetli bilimler yapan erkek hesaplardan linç yiyorum genelde. “Gadın gadın, seni stalkladım, sen de doçentsin, senin de yönetsel görevlerin var, sen de iyi bir noktaya gelmişin. Bu gadınlar da ağlamaktan bıkmadılar” eleştirisi. En sevdiğim. Kendim için yazmıyorum ben, bu blogun ses olduğu 98984785 kadın için yazıyorum. Yalnız olmadıklarını anlasınlar diye yazıyorum. Üstünüze alınman guzum. Vursanız da ölmem bence zaten. Test edildi, onaylandı. Bi sendeliyorum ama ölmüyorum.

Neyse. Sona geliyorum artık. Etrafımda sık gördüğüm ve farkında olmadan sanırım benim de uyguladığım şey şu: Öz hakiki ataerkil akademi kumda oynarken o kumda gerçekleşen hiçbir şeyle ilgilenmemeye başlıyorsunuz bir süre sonra. İşinize bakıyorsunuz. Görülmek gibi bir derdiniz olmuyor. Sizi bilmesi gerekenler biliyor, birlikte çalışmak isteyen sizi buluyor. Her türlü rolü cinsiyetiyle veya yaşıyla tanımlanmış bu akademide isim yapılmasa da olur. Gerçek bağımsızlık da bu. Zor ama bir kere elde edildiğinde bu bağımsızlık çok kıymetli.

XOXO.

Siz bu yazıdan devam: İçselleştirdiğimiz (normalleştirdiğimiz) ataerkil akademi ve ‘iyi niyetli’ eşitsizlikler üzerine

2 Yorum

  1. Serife Bilgic
    Serife Bilgic 28 Temmuz 2023

    Hocam o kadar nokta atışı tespitler ki. Farkında olmadan çok içselleştirmiş ve normalleştirmişiz bazı şeyleri. Aynı üniversitede çalışan ve doktora yapan bir öğrenci olarak sizinle yüz yüze tanışabilmeyi de çok isterim ^.^

    • wordpress_ztcom
      wordpress_ztcom 29 Temmuz 2023

      Ben de çok isterim. Dönem başında görüşelim muhakkak <3 çok teşekkürler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir