"Enter"a basıp içeriğe geçin

Liyakat ve Nepotizm nedir?

Kişiye göre anlamı değişen kavramlar üzerine…

Bu blog gün geçtikçe bir “nedir” kanalına dönüşüyor. Farkındayım. Zaten bu yazı da Çıkar çatışması nedir, ne değildir?‘in devamı. Peki bunu niye yapıyorsun diye soracak olursanız sosyal medyada bazı kavramların çok sık kullanıldığını ancak anlamlarla kimsenin ilgilenmediğini fark ediyorum. Liyakat örneğin. Çok kıymetli bir şey liyakat. Bunda hemfikir olmayan yoktur. Ancak ben soyadıyla, dayısıyla, ‘netwörküyle’ bir yere geldiğini bizzat bildiğim biri sabah akşam “liyakağttt” diye sayıkladığında kelimenin gerçek anlamını bilmediğini düşünüyorum. Şaka şaka. Kendini kandırmayı seven biri olsam bulduğum bahane bu olurdu sanırım. Tıpkı dandik dergilerde yayın yapanların bunu bilinçsizce yaptıklarına inanmak gibi. Tıpkı intihal yapan birinin iyi niyetle bunu yaptığına inanmak gibi. Kendimizi kandırmayalım. Anlamları herkes biliyor. Bence asıl sorunlu olan kendinden olmayanın veya kendinde olmayan özelliklere sahip olanların başarısız ve yeteneksiz kabul edildiği bakış açısı. Çünkü hepsinin bahanesi bu: “Ben dayı oğluna kadro verdim çünkü en liyakatli oydu” ya da “ben bunu hak ediyorum çünkü ben doğduğumda ay dolunaydı”… Gibi gibi.

Eskiden her derse sözlük tanımları ile başlardım. Artık kavramın google görsel sorgusu ile başlıyorum. Eğlenceli oluyor. Bu yazıda sözlük tanımı vermeye karar verdim çünkü google görseller eğlenceli olabilecek sonuç üretmedi. Bakalım bu bilip de bilmezden geldiğimiz iki kavram ne anlama geliyormuş.

“Layık olma” kulağa çok güzel geliyor değil mi? “Ben her şeyin en iyisine layığım” gibi. O “layık olma” kriterleri hiçbir zaman objektif olamıyor işte. Gözleriniz kahverengiyse kahverengi gözlülerin her şeyin en iyisine layık olduğunu düşünüyorsunuz. Sonra gözünde heterokromi* olan diyor ki “ohooo elimi sallayınca kahve gözlüye çarpıyor, sen kim köpek her şeye layık olduğunu düşünüyorsun. Her şeye layık olan biri varsa o da nadir bulunan heterokromililerdir”. Sonra gözü güneşte kahverengiden yeşile dönenler diyor ki “hoop orada dur bakalım”…

Herkesin dilinde bir “liyakatsizleeeğğrrr” lafı var ama gerçekten kavramsallaştırılmış bir liyakat tanımı göremiyorum ben. Sizinle aşık atabileceği tek şey yaşı veya hiyerarşideki yeri olan için liyakat yaş veya hiyerarşideki yer. Gün gelip hiyararşide üste çıktığınızda o liyakat kriteri geçersiz hale geliyor tabi. Derhal daha iyi bir liyakat kriteri bulunmalı. Hiç zor değil. Dolunayda doğmak, boyu daha uzun olmak, birine selam vermek, öbürüne vermemek… Hepimiz liyakat aşığıyız ama hepimiz sadece bizi ve tanıdıklarımızı tanımlayan liyakat kriterlerine aşığız.

Araştırma değerlendirme konusunda da böyle. Herkes en iyi kendi alanını biliyor. O küçük oyun alanını. Sadece kendisi için değil, akademideki herkes için aynı kriteri istiyor. Kendine uygun kriterleri. Araştırma konusu araştırma değerlendirme olan biri olarak yorum yapmıyorum artık ben, sadece dinliyor ve çok eğleniyorum. Hep tek yazarlı yayın yapan “ben çok yetenekli olduğum için başka kimseye ihtiyaç duymuyorum. Ancak tek başıma yaptığım için de sayısı az oluyor. Bu benim başarısız olduğumu göstermez, asıl çok yazarlı yayın yapanların beceriksiz olduğunu gösterir” diyor. Çok yazarlı yayın yapan “benim ağım geniş, konum interdisipliner. O yüzden çok yazarlı yayın yapıyorum. Bu benim başarısız olduğumu göstermez, asıl tek yazarlı yayın yapanların netwörk kurma konusunda beceriksiz olduğunu gösterir” diyor. İkisinin de haklı olduğu bir konu var. Doğru, bu onların başarısız olduğunu, liyakatsiz olduğunu göstermez. Ancak ikisinin de haksız olduğu konu şu: Karşındakini gömmek zorunda değilsin annem. Vallahi bak. 94304 çeşit pratiğin olduğu akademik dünyanın tek bir değerlendirme pratiğiyle değerlendirilebileceğini düşünmen en abesiydi, sen de gittin onu seçtin.

Nepotizm de öyle. Bir bakıyorsunuz aralarında ciddi çıkar çatışması olan insanlar akademi içinde birbirlerini kollaya kollaya yer ediniyor, her fırsatta birbirlerine daha büyük yer açıyor, birbirlerini adeta kediciklerin Adnan Hocalarını övdüğü gibi övüyor, en ulvi fikirlerin suyunu çıkarıp para ve prestij kazanıyorlar. Sorsanız Türkiye’deki en büyük problem nepotizm. Liyakatsizlerin yönetimde olması. En büyük akademik başarısı sürekli eleştirmek olan insanlar nepotizmi sadece aynı soyadı taşıyan insanların kayırılması sanıyorlar, veya öyle olmasını gönülden arzuluyorlar. Öbür tarafta bu durum hiç fark edilmiyor da. Çünkü bunu söyleyen herkes terörist, herkes art niyetli ve herkes liyakatsiiğğzz… Qıskanıyorllaağğr…

Bizim nepotizm ve liyakatten anladığımız sıklıkla objektif değil. Kendimize ait başarıları Fenerbahçe kırmak üzereyken tanımlanan rekorlar gibi son anda tanımlıyor; statümüzü, sıramızı, nefes alış verişlerimizi o tanıma göre belirliyoruz. Gerçek anlamda objektif olarak liyakatin görülmesi ve takdir edilmesi için -üzgünüm- ölmüş olmanız gerekiyor. O da şanslıysanız.

Dün çok kıymetli bir üniversitemiz, çok kıymetli bir akademisyenine, çok kıymetli ve son bir yıldır aşırı popüler olmuş bir akademisyenden gelen mektubu paylaştı arşivinden. Herkes alkış kıyamet. İşte büyük üniversite olmak böyle bir şeydi. Zamanında izin vermediğin için üniversitenden ayrılmak zorunda kalmış, sana rağmen ayakta durmuş, bu konudaki üzüntüsünü her yerde dile getirmiş liyakat sahibi akademisyenine değer böyle verilirdi. Öldükten sonra. Ya ne olacağıdı! Nasılsa unutuluyor. Her şey unutuluyor. Ya da siz unutulduğunu zannediyorsunuz.

* Heterokromi iki renkli göz anlamına geliyor. Oğlumda var, oradan biliyorum. Yani her şeyin en iyisine oğlum layık olabilir, çünkü neden olmasın :=)

3 Yorum

  1. Ülker Caba
    Ülker Caba 27 Temmuz 2023

    Merhaba hocam, herkesin işine geldiği gibi kullandığı kavramlar. Nepotizm, kayırmacılık, memleketcilik, particilik, ‘benim öğrencim’cilik nedeniyle 5 Haziran’da işini kaybetmiş biriyim. Taşra üniversitelerinden birinde öğretim görevlisi olma hakkını hakkım yenildiği için yargı yoluyla elde edebilmiştim, fakat gelinen noktada yine yargı yoluyla kazandığım davanın kararı üst mahkemede ‘bozduruldu.’ Herkesin adı kadar emin olarak bildiği kayırmacılık durumu ise tartışmalı bir mahkeme kararıyla ortadan kalktı ve o kişi tertemiz oldu… o kadar üzücü bir durum ki… Belki bir gün ben de kendi örneğim üzerinden yazarım… Yazınızı okuyunca yazmak istedim. Herkesin bildiği ama ‘mış’ gibi yaptığı, bir şekilde vicdanını rahatlattığı, başkalarının hakkını yemekten bir an bile geri durmadığı bir düzen…

    • wordpress_ztcom
      wordpress_ztcom 27 Temmuz 2023

      Çok üzüldüm. Paylaşımlarımın çoğu ses olmak için. Yorumunuz için teşekkürler.

  2. Mahir Bilalov
    Mahir Bilalov 8 Nisan 2024

    Bence nepotizm daha geniş bir anlayış. Akademi dediniz. Hakikat bu ki okulda, universede,akademide ve s. diğer yerlerde yalnız akrabalar değil, ” benim bu adamdan bi çıkarım olur” gibi düşündükleri kişileri de kolluyorlar( türkcem o kadar da iyi değil, bi yanlışım olduysa özür dilerim).

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir