"Enter"a basıp içeriğe geçin

Kurumsal ol(a)mayan kurumsal iletişim ve sistematik görmezden gelmeler üzerine

Bilgi notu yazma gibi bir hobim var bir süredir. Çünkü ne kadar konuşursanız konuşun anlattıklarınız karşınızdakinin anladığı ve yorumladığı kadar -ki bu çok tehlikeli. Çok konuştum, çözüm olmadı. Şimdi yazıyorum. Her şeyi yazıyorum. Çözüm olmayacağını bilerek yazıyorum. Çünkü çözüm olmasa da tarihe not bırakmış oluyorum. İnsanların yorumlarıyla, söylene söylene değiştirilmiş değil; doğrudan benim ağzımdan yazılmış notlar. Siz de yazın. Günün birinde belki okunur. Günün birinde değişimi izlersiniz oradan. Ya da bazı şeylerin asla değişmediğine/değişmeyeceğine şahit olursunuz yine. Yeniden.

Bu yazı da bir bilgi notuydu önce. Sonra caydım ve blog yazısına dönüştürdüm. Çünkü bu yazının bilgi notu olarak istediğim etkiyi yapmayacağını biliyorum ve bir süredir o etki umurumda değil. Bu tür konularda bir değişim yaratmak çok zor ve sizi rahatsız eden şeye işaret ettiğinizde aldığınız ilk cevap genelde şu:

Ev sahibini bastırmak temalı deyim :=)

Bana “araştırma değerlendirme sistemleri nasıl düzelir, somut örnek ver” diyorlar sık sık. İlk söylediğim şeylerden biri raporların şeffaflığı. Çünkü yaptığı ortaya çıkacak biri önyargı ile şekillenen eylemlerini/eylemsizliğini ancak böyle durdurabilir/kısıtlayabilir. Kimse “vallahi çok ayıp, biz öyle bir insan mıyız?” diyemez o zaman. Çünkü her şey ortadadır. Deneyim paylaşımı da bu yüzden önemli. Son üç/dört yıldır her türlü olumlu/olumsuz akademik hikayemi ifşa batağına saplanmadan anlatıyorum/yazıyorum (ifşa hakkında fikrim şu: blog). Şu geçtiğimiz bir buçuk haftada “yazdığın her şeyin ne kadar doğru ve abartısız olduğunu gördük dedi” pek çok kişi. Benim parmağımı kıpırdatmama gerek kalmadı. Kıpırdamayan parmaklar gösterdi herkese söylediğim her şeyin doğru olduğunu. O yüzden yüzümde hem haklı, hem de mutlu olmaktan gelen muzip bir tebessümle blog yazısına başlıyorum.

Kurumsal iletişim nedir? Ne değildir?

İnsanları şahsi olarak seversiniz veya sevmezsiniz. Başarıları kutlamak, başarısızlıklarda omuz vermek tamamen size kalmış eylemler. Yani kimse kapısının önünden selamsız/sabahsız geçtiği ve hiçbir şekilde iletişim kurmadığı herhangi birini, herhangi bir şey için kutlamak zorunda değil. Bu yazıysa kurumsal iç ve dış iletişimle ilgili. Google’a kurumsal iletişim nedir diye sordum, ilk çıkan tanım şu: “Bir kurum, bir işletme veya bir kuruluşun amaç ve hedeflerine ulaşabilmek ve faaliyetini yürütebilmek için gereken bölüm ve unsurlar arasında bilgi akışını, motivasyonu, koordinasyonu, organizasyonu, eğitimi ve denetimi amacıyla gerçekleşen iletişim sürecine verilen addır.” (link)

Kurumsal iletişimle bireysel iletişimi karıştırmamak gerek. Kurumlar tüzel kişiliklerdir ve her çalışanına eşit mesafede durmak zorundadır. Kurumlar ailemiz değildir. Ailemiz ailemizdir. Üç yaşındaysanız aile üyesine küsmeniz hoş karşılanabilir, ancak kurumlar çalışanlarına küsemezler. Kurumlar yöneticileri değildir. Kurumlar kurumlardır. Çalışanlar, yöneticiler, masalar, eşyalar, kitaplıklar değişir. Kurumlar değişmez (ya da nadir değişir). Kurumlar iş yaptığımız ve karşılığında para kazandığımız, yani profesyonel olarak çalıştığımız yerdir. Öyle olmalıdır. Öyle olmuyorsa profesyonel değildir. Olamıyordur.

Yeterince kurum olma tanımı yaptıysam yukarıdaki kurumsal iletişim tanımına geri döneyim. Bilgi akışını sağlamak, çalışan motivasyonunu korumak, koordinasyonu sağlamak gibi görevler kurumsal iletişimin en temel unsurlarından biri. Dolayısıyla kurumsal iletişimde belirli kişi ve gruplara karşı önyargılı olmak, o belirli kişi veya gruplarla ilgili gelişmeleri ne içeride ne de dışarıda kimseye duyurmamak veya bilinçli olarak görmezden gelmek gibi eylemler sağlıklı olmayan bir kurumsal iletişime işaret eder ve imajı her şeyi olan kurumların o sarsılmaz imajını sarsar. Sarssın. Sarsmalı çünkü.

Üstünde adı yazan birim dışında all over yedi düvelin haberdar olduğu bir gelişmenin, prestij malzemesi olsa bile bilinçli olarak görmezden gelinmesi sistematik yıldırmadır. Üstünde adı yazan birim dışında all over yedi düvelin kutlama mesajı gönderdiği bir gelişme yerine aylar önce gerçekleşmiş bir etkinliğe ilişkin duyuru yayınlamak bilinçli bir tercihtir ve sistematik yıldırmadır. Daha önce daha küçük çaplı bir başarıda aylarca ana sayfadan sunulan kutlama mesajları, mesleki gruplara atılan uzun duyuru metinleri varken alanda ilk kez senin kurumunda gerçekleşen bir şeyin üstünün itinayla kapatılması sistematik yıldırmadır. Kimsenin görmediği kurum iç değerlendirme raporlarında başarı/katkı olarak listelenen unsurların (ve dahi blog yazılarının bile) kamusal alanda kurumsal iletişim malzemesi yapılmaması sistematik yıldırmadır. Google’a değil, taşa yazsan tek bir kişinin adını vereceği yerde o ismin alanındaki hiçbir jüriye davet edilmemesi sistematik yıldırmadır. Makbul kişilere ait yükselmelerde isimlikler, personel listeleri, unvanlar aynı saat içinde değişirken makbul olmayanların değişimleri için ille dürtme gerekmesi sistematik yıldırmadır. Bilgilendirmelerin sümenaltı edilmesi sistematik yıldırmadır. Daha bir sürü şey sistematik yıldırmadır. Siz yılar mısınız bilmem ama benim yakıtım budur. Ben yılmam. Şaşırdığım şey ise bunun hala anlaşılmamış olmasıdır. XOXO.

* XOXO ile biten bloglarım <3 ben.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir