"Enter"a basıp içeriğe geçin

Odağı şaşmış toptancı ‘eleştiricilik’

Geçen yıl yanlış anlaşılmış eleştiri kültürü hakkında bir blog yazmıştım: https://www.zehrataskin.com/index.php/2023/01/18/akademide-icsellestirilmis-kabuller-ve-yanlis-anlasilmis-elestiri-kulturu-uzerine/ Sık sık da bu kültür üzerine köyün delisi olarak söylenip duruyorum. Çünkü sosyal medyanın da etkisiyle sanırım, kötü pratikleri genelleyip gömmenin i-na-nıl-maz bir reytingi var ve bu reyting rahatsız edici boyutlara ulaştı. Her seferinde biraz daha toptancı, her seferinde biraz daha sert vuruyorlar. Etkileşim çok tehlikeli bir abimiz. Etkileşimin tadını alan kişi karşıt sesin ne anlatmaya çalıştığına bakmaksızın vurmaya devam ediyor. “Vurma artık abimiz, vurduğunla birlikte alakalı alakasız herkes öldü” diyenler var. Yine vuruyorlar. Çünkü her vuruşunu alkışlayanlar da var. Çünkü insanımız vahşet seviyor. Kan seviyor. Gözyaşı seviyor. O alkışların büyüsüne o kadar kapılıyorlar ki o vuruşların muhtemel sonuçlarını anlayamıyor bile. Sonrasındaysa yaptığının yanlış olduğunu duymak istemeyen bir çocuk gibi elleriyle kulağını kapatarak şarkı söyleyip, duymuyormuş gibi yapıyorlar. Artık bir yetişkin olduklarını unutuyorlar.

Ofansif mizah maskesiyle gizlenmiş aşırı komik “eleştiri” kültürü

Normalde akademikli twitter hesaplarına açtığım savaşta yıllar önce ateşkes ilan etmiştim. Çünkü en toksik olanı küfür kıyamet yok olmuştu piyasadan. Kalanlar da suya sabuna dokunmayan paylaşımlarla ekmeğinin/etkileşiminin derdine düşmüştü. İfşa fiyaskolarından sonra doğrudan bir kurumu ya da kişiyi eleştirdiğini hiç görmediğim hesaplar -ki yapmak zorunda da değiller elbette- akademisyenlerin çeşitli konulardaki sessizliğini eleştiren tweetler atıyor, sonra hiçbir konuya ses çıkarmayan diğer akademisyenler bu tweetleri beğenerek veya retweet yaparak ses çıkarmış oluyorlardı. Yani bu hesaplar sayesinde bazı akademisyenlerin kendilerini özel/savaşçı/başarılı, kendinden gayrısını rezalet olarak resmettiği alternatif bir akademi yaratıldı. Söylenmesi istenenleri söyleyen bu hesaplar sayesinde kimse akademik kurullarda ses çıkarmak zorunda kalmıyor, kötüye gidişe ilişkin somut bir girişim gerekmiyordu. RT yapmıştı işte, sorunun farkındaydı. Bu sorunlar bunca kötü akademisyenle çözülemezdi. Gelmesinlerdi gençler. Kaçıp kendilerini kurtarsınlardı. Çünkü bu ülke çalışkanlar için bir cehennemdi. Onlarınsa kurulu düzeni vardı yiğenim, yoksa beş dakika durmazlardı. Endüstri kucağını açmış onları bekliyordu çünkü. En katma değerli üretim onlardaydı. Her şeyin en iyisini onlar biliyor, diğerleri kapıları açık ya da kapalı şekilde bütün gün dizi izliyorlardı :=)

Konuyu gereksiz uzayan twitter tartışmasına çekmeyeceğim. Çünkü o konudan da, dört nala linç etmeye gelen az takipçili “söyle bakalım asumaağnn” incellerinden de gerçekten sıkıldım. Sadece minik bir özet geçeyim ki 145 yıl sonra bu gadın bu blog yazısını neden yazmış demesinler. Bir adet çok takipçili akademik twitter hesabı açık olma şekline göre dört kapı paylaştı. Meme’in orijinali aşağıda. Deforme edilerek paylaşılan görselde ise bizdeki tüm akademisyenler ama sabah programı izliyor, ama dizi tartışıyordu. Bu kadar basit bir meme veya onların tabiriyle ‘ofansif mizah’ neden bu kadar mesele oldu anlatayım. Neden gocunduk ki acaba bu kadar, yoksa gerçekten ‘asuman’ mıyız hepimiz? Yoksa başka bir derdimiz mi var?

İnfial yaratan görselin orijinali

Orijinal görselde temsil edilen akademisyenin itibarı var. Konferans, proje veya sabbatical için yurtdışında olabilir, toplantıda olabilir, olmayabilir de. Hepsi akademisyenlerin gerçekten yaptığı işler. Bu bir eleştiri. Kendimi iyi bir akademisyen olarak adlandırıyor olsam ve bu meme’i akademiyi eleştirmek için Türkçeleştiriyor olsam öyle kolay kolay hiçbir akademisyenimizin konferans veya araştırma için kapısını kilitleyip gidemediğini ima ederek yapardım ben. Çünkü gidemiyoruz. Ülke kaynaklarından tek kuruş almadan yaptığımız projeleri tamamlamak için bile istifa etmek zorunda kalıyoruz bazen. İnanır mısınız yaşanıyor bunlar. Bazılarımız meme çeviriyor, bazılarımız ulaşabildiği her mecraya bilgi notu yazıyor sorunları gidermek için. Çünkü akademik eleştiriyle yaftalama farklı şeyler. Biri ‘ben kıymetlimis hariç kalan herkes komple ölsün’ diyor, diğeri kendisinin yaşadığını yaşamasın diye çalışana alan açmaya çalışıyor.

İtibarla ne demek istiyorum açıklayayım. Ben açıklamayayım hatta, Fatih Hoca açıklasın.

Fatih Hoca’nın tweetini görünce biraz duraladım. O kadar doğru ki yazdığı şey. Daha önce blog yazılarımı okuduysanız bireysel olarak itibarın yaşla veya unvanla elde edilmeyen, hak edilmesi gereken bir şey olduğuna inandığımı zaten biliyorsunuz. Ancak bir meslek grubunun itibarı sadece tek bir akademisyen tipi varmışçasına karikatürize ofansif mizahla süslendiğinde gülmüyor, aksine endişe ediyorum. Tıpkı Fatih Hoca’nın yazdığı gibi. Çünkü bu gibi toptancı ve bol etkileşimli tweetler, takipçilerinin çoğunu öğrencilerin oluşturduğu bu hesapların hiç tahmin etmediği noktalara gidebilir. Öğrenciye yansıyan “hoca” profilini belirler.

Bundan 10 yıl önce, daha henüz adımın önünde bir şey yazmazken, bir sınav gözetmenliği esnasında kopya çekerken yakaladığım bir öğrenci sınıfın ortasında üstüme yürümüştü benim. İleri gitmemişti neyse ki. Çankaya Üniversitesindeki biri ileri gitti sonra, çekti bıçağı öldürdü Ceren’i. Adının önünde bir şey yazmayan, besin zincirinin henüz tabanındaki kadın hocasını. Çünkü gücü üç kuruşa çalıştırılan hocasına yetti. Tıpkı bu hesapların gücünün üç kuruşa çalışan akademisyenlere yetmesi gibi. Bu yazdığıma ister ad-hominem diyin, ister whataboutism. Bu tür toptancı yaftalamalar okumuş insana düşman toplumda ters tepiyor. Doktorlar para için çalışıyor, öğretmenler yazları üç ay yatıyor, akademisyenler dizi izliyor. Tek bir yurtdışı varmışçasına tavsiye verenler, tek bir akademisyen tipi varmışçasına toplu linç ayinine katılıyor.

Bu arada bir sır vereyim, kimse babasının hayrına çalışmıyor.

Yükseköğretimde araştırma değerlendirmesi çalışan kadın araştırmacı gömleğimi giydim, öyle devam ediyorum…

Aşırı genel yavansöylemler yerine toplumsal tipin anlaşılması

Benim araştırma alanım araştırma değerlendirmesi. Yani hem makalelerimde, hem de bilim iletişimine yönelik yazılarımda akademiye çok sert vuruyorum ben de. Benim lugatıma göre sert tabi. Akademisyenleri yağmacı dergilere yönlendiren motivasyonları ortaya çıkarıyorum misal. Ancak sonuç olarak araştırma değerlendirme politikalarını değiştirmeyi öneriyorum, yağmacı dergilerde yayını olan akademisyenleri İstiklal’de sallandırmayı değil. Akademik eleştiri böyle bir şey değil çünkü. Zaten gerçek akademik eleştiri de twitter üzerinden yapılmaz. Yapılmadığını/yapılamadığını görüyoruz uzun yıllardır.

Bu hafta STS dersi okuma listesinde Hasan Ünal Nalbantoğlu hocanın bazı eserlerini vermiştim doktora öğrencilerine. Sonra tesadüfen bu twitter tartışmasını gerek sözlükte gerekse twitter’da ersatz yuppie ile açıklayan bazı hesapları görünce öğrencilerimle beraber ben de okudum tekrar. Kabak gibi duruyordu karşımda söylemek istediğim her şey.

…….
Hasan Ünal Nalbantoğlu, Üniversite A.Ş.de bir ‘homo academicus’: “ersatz” yuppie akademisyen

Bu kalıpsöylemler, yavansöylemler akademiye zarar veriyor. Bu konunun felsefi tarafını çalışan bir dünya değerli hoca var ama hiçbirinin etki alanı bir akademikli hesap kadar çok değil. Olamıyor. Bu da bir başarı elbette ama meslektaşına vurarak mesleğinin itibarını ayaklar altına almak bana doğru gelmiyor.

Bir nefret nesnesi olarak sistem değil, nepotik Asuman

İlgili paylaşıma eleştiri getiren ben de dahil tüm kadın hocalara bu yakıştırma yapıldı. “Sen neden alındın abla, sen de mi Asumansın?” dediler. Bunu söyleyen kimseler nepotizmle bir yere getiren sistemi veya nepotizmi besleyen sessizliği eleştirmedi hiç. ‘Asuman’ı eleştirdiler sadece. Çünkü Asuman gibilerle dolu akademimiz. Hepimiz Asumanız. Asuman vurulması da, küfredilmesi de en kolay figür. Asuman saf, asuman yeteneksiz. Asuman artık genel olarak kabul edilmiş kadın akademisyen prototipi belli ki. Nasıl ki eski akademik ifşa hesabı kaşını gözünü beğenmediğini ifşayla tehdit etti, bu hesap sayesinde de tüm kadın akademisyenler Asuman oldu bir anda. Aslında hesabı engelleme nedenim tam olarak buydu. Kadın akademisyenlere kolaylıkla nepotizm yaftası yakıştıran bir hesaba ilişkin hiçbir şey görmek istemiyordum. Ancak kibir o kadar kötü kalpli bir abimiz ki eleştirim görülmesin diye engellediğimi düşündürtecek kadar göz karartabiliyor. Çünkü ‘gadın akademisyenler ağğğbi hepsi alıngan, hepsi korkak’

Yanlış nesneye odaklanmış objektiften çekilen akademi fotoğrafı

Bazen fotoğraf çekersiniz. Harika çıkacağına eminsinizdir. Ancak makinenin objektifi mükemmelen yapılan göz makyajına değil, masanın üstünde duran su şişesini netler. Fotoğraf çöpe. Bu eleştirilerin çoğu böyle. Odada kocaman bir fil duruyor, eleştirenlerse filin ayağının altındaki otla uğraşıp duruyor, ve bunu ilkeli/idealist olmak diye satıyorlar. Ben açıkçası bunun çekirdeğinde kibir olduğunu düşünüyorum. Ben harikayım, pırıl pırıl parlıyorum. Ancak aynı akademide birlikte çalıştıklarım o kadar yetersiz ki beni de aşağı çekiyorlar fikri. Belki doğrudur, belki yanlış. Orasını bilmiyorum. Bildiğim tek şey nasıl ki aforizmik psikolog hesaplarının etkileşimleri birbirine laf sokmaya çalışan insanlardan geliyor, bu tip hesapların etkileşimleri de meslektaşına laf sokmaya çalışan aynı ofislerde çalışan diğer meslektaşlardan geliyor. Keşke bir gün profesyonel iletişimi öğrenebilsek de bu tür aforizmalardan medet ummayı bıraksak. Çünkü bu en çok bize zarar veriyor.

Bu arada nepotizmi savunduğum falan yok. Nepotizmi besleyen şey sessizliğiniz, Asuman değil. Asuman o sistemde bir yere gelmiş biri sadece. Asuman gider, Makbule gelir. Siz bu sefer de Makbule dersiniz size doğruları anlatmaya çalışan insanlara. Liyakat ve nepotizm hakkında devamını okumak isterseniz buradan devam edebilirsiniz: https://www.zehrataskin.com/index.php/2023/07/26/liyakat-ve-nepotizm-nedir/ Yok istemezseniz de anlarım. Buraya kadar okuduysanız da sabrınızdan öperim. XOXO.

2 Yorum

  1. Behcet Özkara
    Behcet Özkara 17 Kasım 2023

    Bütün suçlamalarınız ne yazık ki haksızca hocam ve elbette pek yakında tek tek tüm detayları ile bir video ile cevabımı vereceğim. Ama olayı alıp kadın düşmanlığı üzerinden açıklamanız sadece ve sadece konuyu saptırmaktan ibaret ve konuyu başka bir alana çekmek. çok net bir ifade ile akademisyen kimliğinize yakışmayan bir argüman bu, ayıptır.
    uzun süredir sistemi eleştiren videolar çekiyoruz ve çekmeye devam edeceğiz, sistemi eleştirirken bu sistemin parçası olan akademisyenlere de arada laf söylemek elbette normaldir, büyük çoğunluğumuz sütten çıkmış ak kaşık değil. Dediğim gibi ben sizin birilerini hedef göstermeyeceğim merak etmeyin (bizi engelleyip bizim profilimizi hedef göstererek paylaşıp cevap hakkımızı kısıtlayan sizsiniz, bu da size hiç yakışmayan bir tavır belirteyim) ama cevabınızı da detayları ile vereceğim. Son olarak amacımız belli bu sistemin düzelmesini sağlamak, bu Süreçte elbette hatalarımız olacak bize katılanlar katılmayanlar olacak, bu çok doğal her şeyi belli bir seviyede tartışıp makul noktalara varabiliriz, biz bu uğurda devam edeceğiz umarım başarırız 🙂

    • wordpress_ztcom
      wordpress_ztcom 17 Kasım 2023

      Cevabınız için teşekkürler. Açıkçası hala ama hala verdiğiniz hasarın farkında olmamanız üzücü. Takipçilerinizin kafasında bir kadın akademisyen prototipi yaratıp olayı yanlış yere çekiyorsunuz diyorsunuz. Ortak noktada buluşma ihtimalimiz yok. Teşekkürler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir